TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 36

Asıl adı Mehmet Raşit olan Orhan Kemal Öğütçü, 1914 yılında Adana’da dünyaya gelir. I. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekilliği yapmış babasının, siyasi bir soruşturmadan kaçmak amacıyla Suriye ve Lübnan’a gitmek zorunda kalmasıyla bir süre yurt dışında yaşadıktan sonra tekrar Adana’ya dönen yazar, 1935’te bir fabrikada kâtip olarak çalışmaya başlar. Ailevi nedenlerden dolayı düzenli bir eğitim göremeyen Orhan Kemal, hayatı boyunca sıkça iş değiştirmek zorunda kalacak, dönemin koşullarında siyasi suçlamalarla hapis cezasına çarptırılacaktır. 1938’de Kayseri Cezaevinde başlayan mahkumiyeti sırasında yazdığı şiirleri çeşitli dergilerde yayımlatma imkanı bulan Orhan Kemal, 1940’ta Bursa Cezaevinde birincil konusu olacak, hatta ilerleyen yıllarda sıkça işlediği bu konu yüzünden eleştirilere maruz kalacaktır. Artık edebiyat çevrelerinde tanınan bir yazar olan Orhan Kemal’in eserleri, yaşadığı döneme ayna tutan, adeta belgesel niteliği taşıyan unsurlar barındırır. Onun büyük ustalığı toplumsal konuları ekonomik, siyasi, tarihsel boyutlarıyla çok geniş bir perspektifle ele alırken bireyin iç dünyasını yok saymayarak kişiyi tarihin önünde savrulan, yaşamını olayların belirlediği figüran konumuna yerleştirmeden, onu bir özne biçiminde kurgulamasından gelir. “1950 Kuşağı” olarak adlandırılan, günümüz öykücülüğünün şekillenmesinde büyük pay sahibi Vüs’at O. Bener, Orhan Duru, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner Nâzım Hikmet’le koğuş arkadaşı olur. Nâzım’ın yönlendirmesiyle şiirden vazgeçip düzyazıya yönelen yazar 1941’den itibaren dergilerde öyküleri ve roman tefrikalarıyla görülür. gibi kalemler teknik ve biçimde o güne dek görülmemiş yeniliklere imza atarken eserlerini bu kuşaktan çok daha önce yayımlamaya başlamış Orhan Kemal’in dili kullanmadaki kıvraklığı, öz-biçim dengesini kurmadaki hassasiyeti tıpkı Sait Faik gibi dönemin yeni kalemlerinin öyküye bakışını değiştiren unsurlar arasında sayılır. Orhan Kemal 1949 yılında hem ilk romanı Baba Evi’ni hem de adıyla onun tüm edebiyat serüvenini özetleyen ilk öykü toplamını kitap olarak okuyucu karşısına çıkarır: Ekmek Kavgası. 1951’de İstanbul’a taşındıktan sonra yazdığı tefrika ve öyküleri gazete veya dergilere götürerek aldığı telif ücretleriyle yaşamını sürdürmeye çalışan yazarın yakın tanığı olduğu “ekmek kavgası” kavramı onun Orhan Kemal’in bugün bile daha çok romanlarıyla anılması onun yazdıklarıyla değil, edebiyat piyasasının romanı merkeze alan tutumuyla ilgilidir. Romanı başat edebi tür sayan yaklaşımların gölgesinde kalmakla birlikte yazarın öykü dünyası romanlarının hiç de altında kalmayan bir zenginliğe sahiptir. 1958’de Kardeş Payı adlı kitabıyla Sait Faik Hikaye Armağanı’na layık görülen Orhan Kemal bundan on yıl sonra yayımladığı, artık ustalık eseri denebilecek Önce Ekmek ile 1969 yılında hem Sait Faik Hikaye Armağanı’nı hem de Türk Dil Kurumu Hikaye Ödülü’nü kazanır. Büyük kent yaşamının getirdiği zorluklar, değişen şartlar karşısında dar gelirli yurttaşların hayata bakışının derinden sarsıldığına tanıklık etmek, çok partili siyasi hayata geçişteki sancılar Önce Ekmek’in arka planını oluşturan başlıca temalardır. 35