17 öyküden oluşan kitabın açılışı, eser
boyunca işlenecek temaların özeti
niteliğindeki “Önce Ekmek” adlı öyküyle
gerçekleşir. Ayten adında, derslerinde
başarılı, doktor olma hayalleri kuran liseli
bir genç kızın etrafında şekillenen hikâyede
geçim zorluğu başroldedir. Yazarın ustaca
kurguladığı diyaloglardan, daha önce
şimdikinden iyi koşullarda yaşadığını
anladığımız bir ailenin artık aylardır
evlerinin kirasını ödeyemeyecek halde
olduğunu anlarız. Ayten’in babası, eşinin
temizliğe gitmesini, kızının okulu bırakarak
çalışmaya başlamasını istemektedir.
Anne ise kızının okuyarak iyi bir gelecek
kurmasını arzulamaktadır. Anne-babasının
bu konuşmalarına kulak misafiri olan Ayten
okulu bırakma kararı alır. Bunu babasına
söylediğinde adamın iç dünyasında olup
bitenleriyse şöyle aktarır Orhan Kemal:
“Günlerden beri kızıyla karısının çalışmasını
isteyen babanın içinden pişmanlığa, acımaya
dair bir şeyler geçti. Ağlayacak kadar
hislendi. Gırtlağına bir şeyler sokulmuşçasına
huzursuzluk duydu.” Bu cümleler Orhan
Kemal edebiyatında sıkça karşılaşılan bir
durumu ortaya koyar. Yazara göre kötü veya
olumsuz davranışlar sergileyen bireyler dış
koşulların zorlamasıyla bu duruma gelirler.
Yoksa elbette bir baba kızının okuyup
meslek sahibi olmasını isteyecektir ancak her
şeyden “önce ekmek” gelmektedir.
Orhan Kemal’in kitap boyunca ihtiyaçlar
piramidinin el altındaki fizyolojik ihtiyaçları
karşılamak uğruna tüm enerjilerini sarf
eden bireylerin durumunu ele alması düz
bir “fakir edebiyatı”na saplanmasına yol
açmaz. Duruma sosyolojik, yer yer felsefi
bakışlar getiren yazar, bu insanları böylesi
koşullara mahkum eden dünya düzeninin
kalıcı olamayacağının altını sürekli çizer.
Aktardığı tablolarda ne kadar hüzün, acı,
yoksulluk, yenilmişlik varsa da bunları ele
aldığı bağlam ve vardığı sonuç her zaman
umutlu, yarınların aydınlığına inanan kapılara
çıkar. Yazarın “aydınlık gerçekçilik” dediği
bu tutum onu diğer toplumcu yazarlardan
ayıran bir özelliktir. Orhan Kemal’in diğer
yapıtları gibi Önce Ekmek’te de öne çıkan
bir diğer özelliği ise sevgi, aile gibi değerlerin
yerini ister istemez paranın almaya
başlamasının çoğu yerde sinematografik bir
anlatımla verilmesidir.
36