TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 22

Memelilerin yeryüzünde görülmeye başlaması 26 Aralık, dinozorların neslinin tükenmesi 30 Aralık’a rastlar. Sagan’ın benzetmesi bu noktadan sonra daha da çarpıcı bir hal alır. Kozmik Takvim’e göre gezegenimizdeki homo sapiens varlığı 31 Aralık günü saat 23.52’de başlar. Christopher Columbus Amerika kıtasını keşfettiğinde saat 23.59.58’dir. Evrenin saptanan yaşının yaklaşık 13,8 milyar yıl olduğu esasına dayanan bu takvimde bir saniye 437,5 yıl, bir saat 1575 milyon yıl ve bir gün 37,8 milyon yıl olarak hesaplanmıştır. Carl Sagan bu baş döndürücü tabloyu çizerken yalnız astrofizik veya jeoloji alanında bilgiler ortaya koymaz. Sagan’ın burada bize gösterdiği, bilimsel veriler ışığında insanlığın evrende ne kadar küçük bir yeri bulunduğu, bu denli az süredir varlığını sürdüren bir türün hem doğayı hem türdeşlerini katletmesinin nasıl akıl dışı olduğudur. Carl Sagan’ın evrende yaşam arayışı, buna ilişkin hipotezleri bazı bilim çevrelerinde eleştiriyle karşılanır. Hatta onu sözdebilim (pseudoscience) yapmakla suçlayanlar çıkar. Bu konuda tanınmış bilim tarihçilerinden Patricia Fara, bilimin antik çağlarda dinsel inanç veya pratik ihtiyaçlardan doğduğu düşünülse de günümüzde ulaşılan düzeyin bu çabaların sonucu olduğunu ifade ettikten sonra şunu kaydeder: “Bilimin asıl temelleri bugün büyü ya da sözdebilim diye sık sık çamur atılan teknik ve kavramlarda yatmaktadır.” Sagan hakkında dillendirilen bilimkurgu veya sözdebilim iddialarının gelecekte nasıl ele alınacağını şimdiden bilemeyiz, Sagan’ın üzerinde durduğu karbon temelli olmayan yaşama ilişkin reddedici kanıt bulunana dek... 21