TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 15

Mihri Müşfik’in imza attığı ilkler arasında Avrupa’da eski bir gelenek olan ölmüş ünlü bir kişinin ölüm ânındaki yüz kalıbını almak da bulunur. Daha önce portresini de yaptığı yakın dostu şair Tevfik Fikret’in ölümünün ardından balmumuyla aldığı kalıp bugün Aşiyan Tevfik Fikret Müzesinde sergilenmektedir. Mihri Müşfik’in çok sayıda özel koleksiyonun yanı sıra Türkiye’de çeşitli illerdeki devlet resim-heykel müzeleri, vakıf müzeleri ile dünyanın saygın müzelerinde sergilenen eserlerinde öne çıkan çalışmaları portre ağırlıklıdır. Kadın portreleri ve ünlü simaların portreleriyle ünlenen ressamın çoklu insan figürü kullandığı eserlerinde de kadınlar dikkat çeker. 1954 yılında New York’ta hayata veda eden Mihri Müşfik Türk kadınının sanatla tanışmasında öncü bir rol oynamış, eserleriyle de Türk sanatının dünyada duyulmasına katkı sağlamıştır. ÖZGÜN VE DİKBAŞLI HALE ASAF Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınlara tanınan toplumsal ve siyasal haklar onların eğitim, kültür, siyaset gibi alanlarda erkeklerle eşit şartlarda mücadele etme şansı tanır. Ne var ki yüzyılların getirdiği dezavantajların aşılması için bazı kadınların kişisel mücadeleler yürütmesi gerekmiştir. 14 Kız öğrencilere güzel sanatlar eğitiminin önünü açan Mihri Müşfik’in yeğeni ressam Hale Asaf da bu kadınlardan biridir. 1905 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Hale Asaf’ın çocukluğu, yaşamının ileri yıllarını da etkileyecek hastalıklarla geçer. Henüz 5 yaşındayken geçirdiği ciddi bir ameliyattan sonra uzun süre bakıma ihtiyaç duyduğu için ilköğrenimini evde, özel hocalarla tamamlar. Notre Dame de Sion Kız Lisesini bitirmesinin ardından 1919’da, o dönemde Roma’da bulunan teyzesi Mihri Müşfik’in yanına giderek ilk resim derslerini ondan alır. Ertesi yıl Paris’e geçerek sanatının sonraki aşamalarında, özellikle portrelerinde etkisi görülecek Namık İsmail’in atölyesinde çalışır. 1921 yılında ise Berlin Güzel Sanatlar Akademisinin sınavını kazanarak burada eğitimine başlar. Fikret Mualla ile sınıf arkadaşı olduğu bu okuldan mezun olup 1924’te Türkiye’ye döndüğünde Avrupa sanat çevrelerinde adından bahsedilen bir ressamdır artık. Yurda gelişinin ardından teyzesinin kurucusu olduğu İnas Sanayi-i Nefise Mektebinde büyük ressamlarımız İbrahim Çallı ve Feyhaman Duran atölyelerinde eğitimini sürdüren sanatçı biri Avrupa’dan, diğeri Maarif Vekaletinden iki bursla 1925-1927 yılları arasında da Münih ve Paris’te resim eğitimini sürdürür. Fırçayı eline aldığı günden itibaren resimde araştırmalarını hız kesmeden sürdüren Hale Asaf, farklı hocalarla çalışmanın sağladığı çeşitlilikten özgün bir tarz oluşturmayı başarır. 1916’dan itibaren düzenlenen, ustalarla gençleri bir araya getirmenin yanı sıra geniş kitlelere resim sanatını sevdiren “Galatasaray Sergileri”nin 1926 yılındaki versiyonunda eserlerine yer verilen Hale Asaf, resme getirmek istediği yeni duyarlılıklarla dikkat çeker. Bu çabasını sadece tuval üzerinde yürütmekle kalmaz, 1929’da Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğinin kurucuları arasına katılarak kendilerinden önceki kuşağın tarzına karşı tavır takınan