TÜRK RESMİNDE BİR ÖNCÜ
MİHRİ MÜŞFİK
1886’da İstanbul’da dünyaya gelen Mihri
Müşfik Hanım hem ressamlığı hem de
resim öğretmenliğiyle sanat tarihimize
damga vurmuş bir isimdir. Bir dönem
Tıbbiye Nazırlığı görevini de üstlenmiş
babası Doktor Rasim Paşa’nın çevresi
sayesinde küçük yaşta resimle ve sanat
çevreleriyle tanışma şansı yakalar. Henüz
10 yaşındayken II. Abdülhamid dönemi
saray ressamlarından Fausto Zonara’dan
ders alır. Resme yeteneği hemencecik
göze çarpan genç Mihri, dönemin koşulları
gereği kız çocukları sanat eğitimi
olanağından mahrum olduğu
ve kızların eğitim için
yurt dışına çıkış izni
bulunmadığı için
çareyi sahte kimlikle
kaçak yolcu olarak
Roma’ya gitmekte
bulur. Bir süre
sonra Paris’e geçen
sanatçı burada
Müşfik Selami Bey’le
evlenerek Mihri Müşfik
adını kullanmaya başlar.
Daha çok kadın
portreleriyle dikkat çeken
Mihri Müşfik, Paris’teki bir
elçilik resepsiyonunda dönemin Maliye
Nazırı Cavit Bey’le tanışır. Sanatçının
resimlerinden ve dünya görüşünden
etkilenen nazır, tıpkı kendisi gibi genç
Türk kadınlarını eğitmesi için onu yurda
dönmeye ikna eder. Sanatçı, eğitim imkânı
bulamadığı için ayrıldığı İstanbul’a I.
Dünya Savaşı’nın ağır koşulları altında Kız
Öğretmen Okulunda öğretmenlik yapmak
üzere döner. Kız öğrencilerin kabul
edildiği tek yükseköğrenim kurumunda
çalışırken ülkede yaşanan değişimlerden
kadınların daha fazla pay alması için
çalışmalara girişen Mihri Müşfik, Sanayi-i
Nefise Mektebine kız öğrencilerin alınması
için girişimlerde bulunur. Babasından
gelen ilişkilerinin üstüne ülkenin alanında
başarılı bir kadın figürü olmakla elde ettiği
statüsünü de ekleyerek resmî makamlarla
sürekli dirsek temasında bulunur. Bu
çalışmalarının sonucu İnas Sanayi-i Nefise
Mektebinin açılması olur. Bu sayede Mihri
Müşfik Hanım, ileride saygıyla anılacak
onlarca kadın sanatçının ilk hocası
olacaktır.
Osmanlı’nın hâkimiyet dönemi boyunca
süren “tasvir yasağı”, asker ressamlar
kuşağının peyzaj resimlerinde de
kendini göstermiş, figüratif
resmin hayata geçmesi ancak
Osman Hamdi Bey ile
mümkün olmuştur. Mihri
Müşfik ise bu dönemde
hem bir kadın hem
de portre eserlerine
yoğunlaşan bir ressam
olarak dikkat çeker.
Ülkemizin ilk sanatçı
birliği, 1909 yılında
kurulan Osmanlı Ressamlar
Cemiyeti de sanat alanında
kadınların varlığını önemsemiş
Müfide Kadri ile birlikte Mihri
Müşfik’i üyeleri arasına almıştır.
1919-1922 yılları arasında Avrupa’da
yaşayan Mihri Müşfik, Kurtuluş Savaşı’ndan
sonra yapılan ilk Atatürk tablosunun sahibi
unvanını taşır. Sanatçı, büyük zaferin
ardından çadırında mareşal üniformasıyla
Mustafa Kemal’i tuvale taşıdığı yapıtını,
Çankaya Köşkü’nde bizzat Türkiye’nin ilk
Cumhurbaşkanı’na sunar. Sonraki yıllarda
Yugoslavya hükümetine hediye edilen bu
tablo ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır.
Ressamın bugün nerede olduğu
bilinmeyen ama varlığı tescillenmiş bir
diğer eseri de Roma yılları sırasında yaptığı
Papa XV. Benedictus portresidir.
13