TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 14

TÜRK RESMİNDE BİR ÖNCÜ MİHRİ MÜŞFİK 1886’da İstanbul’da dünyaya gelen Mihri Müşfik Hanım hem ressamlığı hem de resim öğretmenliğiyle sanat tarihimize damga vurmuş bir isimdir. Bir dönem Tıbbiye Nazırlığı görevini de üstlenmiş babası Doktor Rasim Paşa’nın çevresi sayesinde küçük yaşta resimle ve sanat çevreleriyle tanışma şansı yakalar. Henüz 10 yaşındayken II. Abdülhamid dönemi saray ressamlarından Fausto Zonara’dan ders alır. Resme yeteneği hemencecik göze çarpan genç Mihri, dönemin koşulları gereği kız çocukları sanat eğitimi olanağından mahrum olduğu ve kızların eğitim için yurt dışına çıkış izni bulunmadığı için çareyi sahte kimlikle kaçak yolcu olarak Roma’ya gitmekte bulur. Bir süre sonra Paris’e geçen sanatçı burada Müşfik Selami Bey’le evlenerek Mihri Müşfik adını kullanmaya başlar. Daha çok kadın portreleriyle dikkat çeken Mihri Müşfik, Paris’teki bir elçilik resepsiyonunda dönemin Maliye Nazırı Cavit Bey’le tanışır. Sanatçının resimlerinden ve dünya görüşünden etkilenen nazır, tıpkı kendisi gibi genç Türk kadınlarını eğitmesi için onu yurda dönmeye ikna eder. Sanatçı, eğitim imkânı bulamadığı için ayrıldığı İstanbul’a I. Dünya Savaşı’nın ağır koşulları altında Kız Öğretmen Okulunda öğretmenlik yapmak üzere döner. Kız öğrencilerin kabul edildiği tek yükseköğrenim kurumunda çalışırken ülkede yaşanan değişimlerden kadınların daha fazla pay alması için çalışmalara girişen Mihri Müşfik, Sanayi-i Nefise Mektebine kız öğrencilerin alınması için girişimlerde bulunur. Babasından gelen ilişkilerinin üstüne ülkenin alanında başarılı bir kadın figürü olmakla elde ettiği statüsünü de ekleyerek resmî makamlarla sürekli dirsek temasında bulunur. Bu çalışmalarının sonucu İnas Sanayi-i Nefise Mektebinin açılması olur. Bu sayede Mihri Müşfik Hanım, ileride saygıyla anılacak onlarca kadın sanatçının ilk hocası olacaktır. Osmanlı’nın hâkimiyet dönemi boyunca süren “tasvir yasağı”, asker ressamlar kuşağının peyzaj resimlerinde de kendini göstermiş, figüratif resmin hayata geçmesi ancak Osman Hamdi Bey ile mümkün olmuştur. Mihri Müşfik ise bu dönemde hem bir kadın hem de portre eserlerine yoğunlaşan bir ressam olarak dikkat çeker. Ülkemizin ilk sanatçı birliği, 1909 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti de sanat alanında kadınların varlığını önemsemiş Müfide Kadri ile birlikte Mihri Müşfik’i üyeleri arasına almıştır. 1919-1922 yılları arasında Avrupa’da yaşayan Mihri Müşfik, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yapılan ilk Atatürk tablosunun sahibi unvanını taşır. Sanatçı, büyük zaferin ardından çadırında mareşal üniformasıyla Mustafa Kemal’i tuvale taşıdığı yapıtını, Çankaya Köşkü’nde bizzat Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı’na sunar. Sonraki yıllarda Yugoslavya hükümetine hediye edilen bu tablo ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. Ressamın bugün nerede olduğu bilinmeyen ama varlığı tescillenmiş bir diğer eseri de Roma yılları sırasında yaptığı Papa XV. Benedictus portresidir. 13