Mihri Müşfik’in imza attığı ilkler arasında
Avrupa’da eski bir gelenek olan ölmüş
ünlü bir kişinin ölüm ânındaki yüz kalıbını
almak da bulunur. Daha önce portresini
de yaptığı yakın dostu şair Tevfik Fikret’in
ölümünün ardından balmumuyla aldığı
kalıp bugün Aşiyan Tevfik Fikret Müzesinde
sergilenmektedir.
Mihri Müşfik’in çok sayıda özel koleksiyonun
yanı sıra Türkiye’de çeşitli illerdeki devlet
resim-heykel müzeleri, vakıf müzeleri ile
dünyanın saygın müzelerinde sergilenen
eserlerinde öne çıkan çalışmaları portre
ağırlıklıdır. Kadın portreleri ve ünlü simaların
portreleriyle ünlenen ressamın çoklu insan
figürü kullandığı eserlerinde de kadınlar
dikkat çeker.
1954 yılında New York’ta hayata veda
eden Mihri Müşfik Türk kadınının sanatla
tanışmasında öncü bir rol oynamış,
eserleriyle de Türk sanatının dünyada
duyulmasına katkı sağlamıştır.
ÖZGÜN VE DİKBAŞLI
HALE ASAF
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınlara
tanınan toplumsal ve siyasal haklar onların
eğitim, kültür, siyaset gibi alanlarda
erkeklerle eşit şartlarda mücadele etme
şansı tanır. Ne var ki yüzyılların getirdiği
dezavantajların aşılması için bazı kadınların
kişisel mücadeleler yürütmesi gerekmiştir.
14
Kız öğrencilere güzel sanatlar eğitiminin
önünü açan Mihri Müşfik’in yeğeni ressam
Hale Asaf da bu kadınlardan biridir.
1905 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Hale
Asaf’ın çocukluğu, yaşamının ileri yıllarını
da etkileyecek hastalıklarla geçer. Henüz 5
yaşındayken geçirdiği ciddi bir ameliyattan
sonra uzun süre bakıma ihtiyaç duyduğu
için ilköğrenimini evde, özel hocalarla
tamamlar. Notre Dame de Sion Kız Lisesini
bitirmesinin ardından 1919’da, o dönemde
Roma’da bulunan teyzesi Mihri Müşfik’in
yanına giderek ilk resim derslerini ondan alır.
Ertesi yıl Paris’e geçerek sanatının sonraki
aşamalarında, özellikle portrelerinde etkisi
görülecek Namık İsmail’in atölyesinde
çalışır. 1921 yılında ise Berlin Güzel Sanatlar
Akademisinin sınavını kazanarak burada
eğitimine başlar. Fikret Mualla ile sınıf
arkadaşı olduğu bu okuldan mezun olup
1924’te Türkiye’ye döndüğünde Avrupa
sanat çevrelerinde adından bahsedilen bir
ressamdır artık.
Yurda gelişinin ardından teyzesinin kurucusu
olduğu İnas Sanayi-i Nefise Mektebinde
büyük ressamlarımız İbrahim Çallı ve
Feyhaman Duran atölyelerinde eğitimini
sürdüren sanatçı biri Avrupa’dan, diğeri
Maarif Vekaletinden iki bursla 1925-1927
yılları arasında da Münih ve Paris’te resim
eğitimini sürdürür. Fırçayı eline aldığı
günden itibaren resimde araştırmalarını
hız kesmeden sürdüren Hale Asaf, farklı
hocalarla çalışmanın sağladığı çeşitlilikten
özgün bir tarz oluşturmayı başarır. 1916’dan
itibaren düzenlenen, ustalarla gençleri bir
araya getirmenin yanı sıra geniş kitlelere
resim sanatını sevdiren “Galatasaray
Sergileri”nin 1926 yılındaki versiyonunda
eserlerine yer verilen Hale Asaf, resme
getirmek istediği yeni duyarlılıklarla dikkat
çeker. Bu çabasını sadece tuval üzerinde
yürütmekle kalmaz, 1929’da Müstakil
Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğinin
kurucuları arasına katılarak kendilerinden
önceki kuşağın tarzına karşı tavır takınan