Memelilerin yeryüzünde görülmeye
başlaması 26 Aralık, dinozorların neslinin
tükenmesi 30 Aralık’a rastlar. Sagan’ın
benzetmesi bu noktadan sonra daha
da çarpıcı bir hal alır. Kozmik Takvim’e
göre gezegenimizdeki homo sapiens
varlığı 31 Aralık günü saat 23.52’de başlar.
Christopher Columbus Amerika kıtasını
keşfettiğinde saat 23.59.58’dir. Evrenin
saptanan yaşının yaklaşık 13,8 milyar
yıl olduğu esasına dayanan bu
takvimde bir saniye 437,5 yıl,
bir saat 1575 milyon yıl ve bir
gün 37,8 milyon yıl olarak
hesaplanmıştır. Carl Sagan bu
baş döndürücü tabloyu çizerken
yalnız astrofizik veya jeoloji alanında
bilgiler ortaya koymaz. Sagan’ın burada
bize gösterdiği, bilimsel veriler ışığında
insanlığın evrende ne kadar küçük bir yeri
bulunduğu, bu denli az süredir varlığını
sürdüren bir türün hem doğayı hem
türdeşlerini katletmesinin nasıl akıl dışı
olduğudur.
Carl Sagan’ın
evrende
yaşam arayışı,
buna ilişkin
hipotezleri bazı
bilim çevrelerinde
eleştiriyle karşılanır.
Hatta onu sözdebilim (pseudoscience)
yapmakla suçlayanlar çıkar. Bu konuda
tanınmış bilim tarihçilerinden Patricia Fara,
bilimin antik çağlarda dinsel inanç veya
pratik ihtiyaçlardan doğduğu düşünülse de
günümüzde ulaşılan düzeyin bu çabaların
sonucu olduğunu ifade ettikten sonra şunu
kaydeder: “Bilimin asıl temelleri bugün
büyü ya da sözdebilim diye sık sık çamur
atılan teknik ve kavramlarda yatmaktadır.”
Sagan hakkında dillendirilen bilimkurgu
veya sözdebilim iddialarının gelecekte nasıl
ele alınacağını şimdiden bilemeyiz, Sagan’ın
üzerinde durduğu karbon temelli olmayan
yaşama ilişkin reddedici kanıt bulunana
dek...
21