Arazi üzerindeki bina veya ticarethane veya bağın zamanla ortadan kalkması halinde örfü
belde ve paftos da sona ermekte ve arazi asıl malike kalmaktadır. TMK'nın taşınmaza müteallik
irtifak hakkının 707 ve 720. maddeleri hükümlerine nazaran örfü belde gediği ile paftosun
külliyen muntafi ve münhedim olması halinde bulundukları mahallerin müstahlas olarak
sahiplerine avdet edeceklerine üçte iki çoklukla ve bunların bulundukları yerleri sahiplerinin
gedik ve paftosla mukayyet olarak başkalarına satabileceklerine 4.6.1947 tarihinde oybirliği
ile karar verildi.(414)
Anlaşılacağı üzere, gerek Örfü Belde gerekse Paftos müesseseleri gayeleri bakımından
birbirlerine benzemekte olup, hatta birbirlerinden doğdukları da söylenebilir. Örfü Belde
bugün TMK'da düzenlenmiş olan Üst Hakkına benzer. Paftos ise, başkasına ait bir arazide
bağ yetiştirmek için ortaya çıktığından bugünkü mevzuat karşısında uygulama kabiliyetini
kaybetmiş bir müessesedir.(415)
Örfü belde, Türk Medeni Kanundan önce mahalli sosyo-ekonomik ihtiyaçlardan doğan
ve zemin mülkiyeti bir şahsa üzerindeki tasarrufa konu olan şeylerin mülkiyeti ise diğer bir
şahsa ait olan çifte mülkiyet sistemidir. Türk Medeni Kanunumuzda çifte mülkiyet sistemi
kabul edilmediğinden İmar Kanununun geçici 5. maddesi uyarınca bu tür tasarrufların
tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Anılan madde uyarınca “Belediye hudutları mücavir sahalar içinde
veya dışında bulunan gedik ve zeminler (örfü belde-paftos) tamamen yıkılıp yok olarak
(müntafi ve münhedim) varlıklarını kaybedip, kaybetmediklerine bakılmaksızın bu kanun
hükümlerine göre tasfiye olunurlar. Tasfiyeye tabi tutulan taşınmaz mallardaki zemin hakları
bedele çevrilmiştir. Zemin hakkı bedeli, ait olduğu taşınmaz malın zemine ait son e