Beyanlar Hanesine Kaydedilen Haklar
III. EKLENTİ (TEFERRUAT)
A. Tanım Ve Unsurları
Eklenti kavramı TMK. nın 686/2. maddesinde, “Asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna
veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak
özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan
taşınır maldır.” Şeklinde tanımlanmıştır. Ayni haklar açısından asıl şeyin maliki ile eklentinin
maliki farklı olabilir. Diğer bir deyişle eklenti ile alış şey farklı ayni hakların konusu olabilir.Asıl
şeyle eklenti iki farklı eşya olmakla birlikte, asıl şeye malik olan veya onun üzerinde ayni hak
sahibi olan kişinin mevcut haklara eklenti üzerinde de sahip olacağı fiili bir karine olarak kabul
edilebilir. Tasarrufi işlemler bakımından ise kanun koyucu TMK. 686. maddesinde, bir şeye
ait tasarrufların aksi belirtilmediği müddetçe onun eklentisini de kapsayacağını belirtmek
suretiyle, asıl şey ile eklentiler birbirlerine bağlı kılınmıştır.(408)
1. Objektif Unsurlar
Taşınır Eşya Olma: asıl şey taşınır veya taşınmaz olabilecekken, eklentinin mutlaka taşınır
eşya olması gereklidir.
Harici Bağlantı: TMK. 686. maddede bu, “asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda
birleştirme, takma veya başka biçimde asıl şeye bağlı kılınan” şeklinde ifade edilmektedir.
Asıl şeyle dışarıdan bağlantının, mutlaka fiziki temas şeklinde olması gerekmemekte olup, bir çok
halde asıl şeyle eklentinin ilişkisi kullanım esnasında kurulmaktadır. Atla semeri buna bir örnektir.
İktisadi Tahsis: Eklenti asıl şeyin iktisadi işlevini daha iyi görmesine hizmet etmekte, onun
muhafazası, ondan yararlanılması veya veriminin arttırılması için ona bağlı kılınan şeylerdir.
Eklentinin asıl şeye tahsisi, sürekli bir nitelikte olmalıdır. Eklentinin asıl şeyden geçici olarak
ayrılması, onun eklenti olma niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. Örneğin, otomobildeki
radyonun gece çıkarılarak eve alınması gibi(409).
2. Subjektif Unsur
Bir taşınır eşyanın diğer bir eşyanın eklentisi sayılabilmesi ya malikin bu yönde anlaşılabilen,
açık bir iradesi olmasına ya da bu konuda yerleşmiş yerel adetlerin bulunmasına bağlıdır.
Malikin açık iradesinin varlığı için mutlaka yazılı veya sözlü bir irade beyanında bulunması
gerekmemektedir. Malikin hal ve hareketlerinden de bu iradenin varlığı anlaşılabilir. Örneğin,
(408)
ERTAŞ, Şeref, Eşya Hukuku, 2011, 9. Bası, s.217-220.
(409)
ERTAŞ a.g.e., s. 217
465