Tan Yeri I. Yaz Sayısı | Page 55

51 türe kazandırdığı tabirle, “ağırlık merkezi”ni aynı yere mi kuruyor? Hayır! Aralarındaki en büyük fark da bu zaten. Ona göre politikanın uzantısı bile olsa savaş, kuvvete ve şiddete dayanır. Savaşmadan yenmek kavramına eğilmiyor çünkü zaten politika tıkandığı zaman kuvvet ve şiddet devreye giriyor. Bu durumda, Clausewitz’e göre, yapılacak en doğru şey Sun Tzu’nun tam tersine, düşman ordusunu imhâ etmektir. Düşman ordusu imhâ edilmedikçe, en azından düşman ordusunun fiziksel olarak savaş gücü bitirilmedikçe, psikolojik olarak direnci, iradesi kırılmayacaktır. O yüzden Clausewitz ağırlık merkezini düşman ordusunu imhâ etme üzerine kurar. Clausewitz’e göre, bazı meselelerin savaştan başka yolu yoktur ve bunu kabul etmeyen komutan daha fazla kanın dökülmesine sebep olur. Bu gerçekliği kabul edip buna göre hareket etmek askerin öncelikli işidir. Peki neden? Neden aynı fenomen hakkında Sun Tzu ve Clausewitz bu kadar farklı düşünüyor? Sonuçta fenomen aynı fenomen, öyle değil mi? Nedeni yukarıda bahsettiğimiz gibi Clausewitz’in milletler çağında, “milletler arası savaş” çağında yaşamasıdır. Milletler arası savaşta hânedânlar arası savaşın tam tersine savaştığınız düşman yabancı bir millettir. Savaşı kazandığınız zaman düşman ordusunun, düşman halkının hayatta kalması sizin için önemli değildir, hattâ gâlip için düşman ordusunun yaşaması bir tehdittir. Ama hânedânlar arası savaşta düşman da aynı halktır. Halka ve orduya zarar verme