Tan Yeri I. Yaz Sayısı | Page 35

31 a) Devlet başkanlığına sembolik yetkiler sunulması: Avusturya, İrlanda ve İzlanda bu grupta yer almaktadır. Her üç ülkenin de anayasaları, yarı-başkanlık niteliğine sahip olduğu halde, siyasi uygulamaları parlamentarizme benzemektedir. Devlet başkanı, başbakanın kendisine sunduğu tüm kararları onaylar. Sahip oldukları tek gerçek ayrıcalık, başbakanı seçmektir. b) Devlet başkanlığı ile hükümetin dengede olması: Duverger’e göre yarı-başkanlık anayasaları hükümet ikiliği yaratırlar. Bu ikiliklerin en çok olduğu ülkeler, devlet başkanları ile başbakanların nispeten eşit yetkilere sahip olduğu Finlandiya, Portekiz ve Weimar Cumhuriyeti gibi ülkelerdir. c) Devlet başkanlığına geniş yetkiler sunulması: Bu grupta yer alan yegâne örnek, Fransa’nın 5. Cumhuriyeti’dir. Devlet başkanlarının geniş yetkilere sahip olması, anayasadan olduğu kadar, uygulamadan da kaynaklanmaktadır. Devlet başkanlarının, hükümetle uzlaşma şartı aranmaksızın, Ulusal Meclis’i feshetme(aynı yıl içinde birden fazla kez olmamak kaydıyla), anayasaya aykırı gördüğü kanunları Anayasa Konseyi’ne götürme, Anayasa Konseyi’nin üç üyesini ve başkanını atama gibi çok geniş yetkileri vardır. Fransa’da devlet başkanlarının, anayasadan aldıkları bu yetkilerin yanında, başbakan ve hükümetleri ikinci plana itmek ve onlara ait olan yetkileri de kullanmak suretiyle, uygulamada başka geniş yetkileri de vardır. Linz, başkanlık sistemlerini ‘çift yürütme’ olarak tanımlar. Ona göre, devlet başkanının meclisi fesih yetkisi, kuvvetler ayrılığı ilkesinden önemli bir sapmayı ifade eder. Kuvvetlerin kesin olarak ayrıldığı başkanlık sistemlerinde, devlet başkanının meclisi feshetme yetkisi yoktur. Çift yürütme sistemlerinde cumhurbaşkanlarının meclisi fesih yetkisini kullanmak için başbakanla uzlaşmaları gerekebilir. Ancak buradaki uzlaşma ifadesini başbakanın karşı imzası şeklinde değerlendirmemek gerekir. Fransız Anayasası, fesih yetkisini düzenleyen hükümlerinde, başbakanın karşı imzasından değil, görüşünün alınmasından söz etmektedir. Bu hükme göre, ‘Cumhurbaşkanı, Başbakan ve iki meclisin başkanları ile istişareden sonra, Milli Meclis’in feshine karar verebilir.’ Yarı-başkanlık sisteminin karşılaşabileceği en önemli güçlük, devlet başkanı ile parlamentoya hâkim olan çoğunluğun farklı siyasi eğilimleri temsil etmeleridir. Bu durumda devlet başkanı meclisi feshedebi- lir. Ancak bu yetkinin kullanılması da çatışmayı sona erdirmeyi garanti etmez. Çünkü seçmenlerin aynı meclis çoğunluğunu desteklemesi halinde, devlet başkanı ya parlamentoya boyun eğecek ya da kendi iradesiyle istifa edecektir.1 İlk bakışta parlamenter sisteme benzer unsurlara ve kurumsal mekanizmalara yer verdiği izlenimini uyandıran yarı-başkanlık sistemleri, aslında daha farklı bir yapıya sahiptir. Aralarındaki ortak özellik, bunların tümünde yürütme gücünün devlet başkanı ile parlamentonun güvenine tâbi olan başbakan ve kabinesi tarafından kullanılmasıdır. Ne var ki, parlamenter sistemlerde yürütmenin sorumsuz kanadını teşkil eden devlet başka