isteyenleri, başka bir açıdan beslediğini
görüyoruz.
•Dizilerde popülarite yükseldikçe tiyatro da...
Bu yeni bir gündem ama! Ankara’da biz bunun
çok da farkında değildik. Çünkü Ankara’da tiyatro
seyircisi sabittir. Televizyonla bağlantılı değildi.
İstanbul öyle değil, burada her zaman bir camia
olduğu için... Ankara, zaten memur insanlar;
dizilerde
oynamaya
karşıydım
• Reddetmenizin sebebi nedir?
Dizileri neden reddediyorum; çünkü, oyunculuğu
tiyatro ve televizyon olarak ikiye ayırıyoruz.
Tiyatronun daha ulvi bir şey olduğunu
ve televizyonun tiyatroyu öldürdüğünü
düşünüyordum. Gençlikle ilgili bir şey... Biz
jenerasyon olarak bir değişim dönemine rast
geldik. Tam bizim dönemimizde değişti işler,
televizyon da değişti, dönüştü, bambaşkalaştı!
Diziler vs. bu kadar yoğun değildi. 2006
mezunuyum, çok da olmadı ama bizim
zamanımızda televizyonculuk böyle değildi. Sayılı
dizi, sayılı iş vardı. Tiyatrolar da hala bir şekilde
işini yapabiliyordu iyi kötü... İdealimiz tiyatro idi;
televizyonun bunu öldürdüğünü düşünüyorduk
o zaman. Okullar da, okullardaki öğrenciler de
öyleydi; insanlar mezun olurken ya televizyon için
hazırlanıyordu ya da tiyatroda oynamak için. Birçok
oyuncu var benim gibi televizyonda oynamayı
reddeden. Benim bir önceki jenerasyonumda daha
fazla var.
• Ama şimdi oynuyorlar!
Tabii, büyük çoğunluğu oynuyor. Bu süreçte
kaçınılmaz olduğunu gördük. Tiyatro yapmak
134
Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarına gider; bütün
oyunlar doludur. Özel birkaç tane tiyatro vardır,
onları herkes bilir. Özellikle İstanbul tiyatroları,
Ankara dışı tiyatrolar için şöyle bir şey vardı:
Ankara seyircisi sınavdır. Ankara seyircisi oyunu
beğenirse oyun çok iyi demektir. Ancak Ankara
seyircisi diyebileceğimiz spesifik bir seyirci kitlesi o
kadar kalmadı; o zaman vardı.
popüler kültür sınıf atladı
• Ne değişti?
Bir kere tiyatroların eski hükmü kalmadı. Diziler,
o popüler kültür dediğimiz şey sınıf atladı. Akıllı
telefonlar vs. jenerasyon çağ atladı. Başka bir zihin,
başka bir algı biçimi gelişti seyircide. Dolayısıyla
tiyatro seyircisini kaybetti. O seyirciyi televizyondan
geri döndürmek icab ediyordu. Sonra şunu fark
ediyorsunuz: yapmak istediğiniz şey tiyatro ise
bunun koşullarını nereden yaratacağınız değil,
nasıl yaptığınız önemli. Sonuçta çıkardığınız ürünle
varsınız, önemli olan parayı nereden kazandığınız
değil parayı nasıl harcadığınız! Karakteriniz,
duruşunuz, hayattaki tavrınız belirliyor aslına
bakarsanız. Çünkü hepimizin patronu var, öyle ya
da böyle; eskiden yeşil sermaye falan diye ayrımlar
vardı. O zaman da söylerdim, hala söylüyorum:
sermayenin rengi olmaz. Ne fark eder; yeşil, sarı,
lacivert… Herkesin amacı aynıdır, tarih boyunca
da böyle olmuştur. İşçiler olarak önemli olan bize