SAĞLIK OLSUN
da, artık öğünleri ev dışında tükettiğimizi, hiçbir şekilde
gün içerisinde sanki hareket etmek yasakmış gibi ve hatta
en tatlı yasak olarak görerek şuradan şuraya adım atmaktan aciz olmamız, besleyiciliği çok az sadece o anlık karın
doyurmak maksatlı ya da yapay mutluluk vermesi adına
şekerli besinlere yönelişimizin ürünü gördüğünüz üzere ortada. Yağlı ve kalorili yiyeceklerin kolaylıkla bulunabilmesi,
hareketsizliğin artması en önemli nedenler ise; medyanın
gençleri besin değeri olamayan abur cubur olarak adlandırılan besinlere yönlendirmesi de büyük etkendir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, okul çağındaki çocukların ve adelosan çağındaki gençlerin % 84’ünden fazlası
gerektiğinden fazla yağ tüketmektedir. % 51 den azı günde 1
meyve, %29 ‘ u sebze, %56-85’i ise asitli içecek tüketmektedir. Ne kadar düşük değerler değil mi? Oysaki iklim ve tarım
açısından o kadar şanslı bir ülkeyiz ki! Meyve ve sebze zengini bile sayılabiliriz. Fakat yeterince sağlıklı beslenmiyoruz,
yerine bol kalorili boş enerji kaynaklarını tüketiyoruz. Sonuç
olarak da hem yeterince vitamin mineral almayarak, hem
de yüksek enerji alarak aşırı kilo alımı ile de sağlığımızı da
tehdit ediyoruz. Bir de sosyal ve psikolojik yönden de etkilendiğimiz için de mutsuz birey haline geliyoruz.
Anahtar sözcük içinizde saklı, bu şekilde ilerlemenin zararlarını ve sağlıklı beslenmenin yararları masaya yatırmanın ve
radikal kararlar vermenin zamanı gelmedi mi? O kadar eğitim ve kültürün sağlıklı bir bedende daha fonksiyonel işleve
sahip olacağını unutmayınız. Ayrıca sağlıklı beslenme öyle
sandığınız kadar zor bir iş değildir. Bu işi yapabileceğinize
inanmak klişe gelecek ama bu işin yarısı demektir. O yasak,
bu yasak diye de bir şey yok. Asıl olan dengeyi koyabilmek
ve bu büyüme ve gelişme için olmazsa olmazları günlük
beslenmenizde yer verebilmekten geçmektedir. Yazının