HİKAYE
Dört Delikli
Düğmeler
Uzun uzun kamışlar, uy aman,
Ucunu boyamışlar, uy aman,
ZEKİYE ÇOBAN
erin serin esen sabah rüzgârına karıştı türküm. Yaz
bitmek üzere. Sonbaharın
ayak sesleri olmalı bu serin rüzgârlar.
S
Bugün de her zamanki gibi güneşten
önce uyandık. Bütün aile, Allah’ın
huzuruna dualarla vardık. Sabah namazının o eşsiz tadıyla yine yepyeni
bir sabahı karşılamak, heyecanla yeni
güne sarılmak, olmazsa olmazdı bizim için. Yeni gün, yeni umuttu hep.
Yepyeni, apaydın, koca bir heyecan.
Annem çorbayı ocağa çoktan koydu
bile, babamla ben hayvanları yemlerken. Sofra hazır oluncaya kadar şöyle
bir turluyorum etrafı. Öyle alışmışım.
Güneşin selamına karşılık veriyorum.
Ben de selamlıyorum, gördüğüm ne
varsa. Sırtımı harmandaki kayaya dayadım. Sabahın mis kokusunu doya
doya içime çekiyorum. Düşünceden
düşünceye konuyorum. Hayaller yüklüyorum, ta uzaklarda yüzen ümit gemilerime…
Dupduru bu sessizlik, huzur veriyor
insana. O sessizliği sabah şenliğine
dönüştüren hayvanların sesine de
hayranım doğrusu. Birazdan çoluk çocuk herkes uyanacak, sesler daha da
çoğalacak.
İçimde derin bir acı. Gözyaşlarımı ka-
çırıyorum güneşten. Beni ağlarken
görse darılacak sanki. Nasıl bırakıp
gideceğim köyümü? Bu ayrılığa nasıl
dayanacağım?
Bütün köyü ilk defa görüyormuş gibi
izliyorum. Evleri, ağaçları, dağları,
harmanda o yana bu yana savrulan
saman artıklarını, meleşen koyunları
kuzuları, gıdaklayan tavukları, köylülerin sabah telaşını sanki ilk defa görüyorum. İnceden inceye süzüyorum
hepsini. Uzaktan gelen ırmağın sesi,
hoş bir ezgi gibi gönlümü okşuyor.
Harmanlar, hasattan sonra yorgunluktan dinlenmeye çekilmiş yaşlı ırgatlar gibi öylece duruyorlar. Sessiz
sedasız halleşiyoruz.
Yaz bitiyor, iş bitmiyor köyde. Bu sefer
başlasın kış hazırlıkları.
Turşular, reçeller, konserveler, kurutluklar, tarhanalar, odun kırmalar,
damları onarmalar, duvarları sıvamalar, ardı arkası kesilmeyen hazırlıklar… Of, üf nedir bilmeyen tatlı yorgunluklar…
Köyde ancak kış gelince dinleniyor
insanlar.
Okulumun görünen duvarlarını sevgi
dolu bakışlarımla nakış nakış süslüyorum. O da çok sevildiğini hissediyor
olmalı. Sekiz yıldır bir anne kucağı gibi
sımsıcak sevgiyle büyüttü ya bizi, bu
taş duvarlar. Bahçesinde oynadığımız
EKİM - KASIM - ARALIK 2015 51