SözŞehri 3. Sayı Apr. 2016 | Page 52

BİYOGRAFİ çağlayanını. Öyle çağlayan ki; coştukça gözden yaş getiriyor. İsmail Hakkı Toprak Hazretleri sohbetlerinde mürşidi Mustafa Haki Hazretlerine olan muhabbetini sık sık tekrarlar, onunla ilk karşılaştığı anı unutamadığını gönlünü tutuşturan o sevgi ateşinin aynı tazelikle yanmaya devam ettiğini söyler ve daima bu ilahiyi okur sevgi çağlayanını gözlerinden akıtırdı; “Seni ben severim candan içerü Yolum vardır bu erkandan içerü Beni benden sorma bende değilim Suretim boş gezer tenden içerü” Bu sevgi zinciridir, efendiler efendisinden gelen ve mürşidi kamile sirayet eden. Bir kez kapısından geçen sevgisini alır, tadına doyamaz zincirin halkasına eklemek ister. İki kafadar, uzaklardan duyarlar efendi hazretlerini, yola çıkarlar. Gelirken yolda konuşurlar: ”Bu efendi keramet sahibi ise kış günü bize üzüm ikram eder, değilse bilmez üzümü de, ikramı da o zaman döneriz tekrar.” yolculuk biter gelirler efendinin huzuruna. Efendi sukut içinde oturmakta. Sorar birisi: ” Neden susarsınız .” “Konuşsanıza bizimle efendi!” der diğeri. Büyük bir sevgi ve şefkatle “Sukutumuzdan anlamayan konuşmamızdan bir şey anlamaz” der. “Sizde oturun efendiler, size de üzüm ikramımız var.”deyince sevgi zinciri halkasına kilitlenen misafirler, büyük bir utançla, demirin ocakta kızararak tava geldiği gibi yüzleri kızararak tava gelirler ve eline yapışırlar. Keramet sahibidir çünkü. Efendiyi tanıyanlar anlatır, sevgi hamurundan yoğrulup ekşitilmeden 50 EKİM - KASIM - ARALIK 2015 teslim edilen efendiyi der ki: ”Kardeşlerim! Ehlullah’ın nazar ve himmeti, dağları taşları eritir ve ihya eder. Biz şaraptan dönme sirkeyiz, bizim bir gözümüz daha vardır, onu da Cenab-ı Hak nasip etmiş.”diyerek mütevazi bir örnek teşkil ederdi. Vekale, çarşı içinde, Çorapçı Hanı’nın üst katında iki göz bir odaydı. Yaz-kış demeden uzaklardan kopup gelen ihvanlar orada iaşe edilir, efendinin sohbetlerini “samiin” sıfatıyla dinlemek saadetine erişirler. Oradan da tekkenin mutfağında, koca kara kazanlarda pişmiş tekke aşının lezzetine varırlardı. Hanım ihvanlar ise, eğer uzak yerlerden gelmişlerse birkaç günlüğüne tekkede misafir edilirlerdi. Efendi hazretlerinin çaya düşkünlüğüne de değinmeden geçmek olmaz, bir gönül neşesiyle coştuğu zamanlarda; “Semaverin rengi aldan Getir sağdan götür soldan Derviş çıkmaz böyle yoldan Yan semaver, dön semaver Limon şeker çay semaver.” Diyerek semaver ilahisine başlar, ihvanlar devam eder ilahiye. Hep birlikte çay içer, demlenir ve çaya da” Küçük Derviş” derlermiş. Bağrında ateş yanan semaver, dervişlerin yanık bağrını anlatır, yanar semaver dönermiş dervişlerle. Semaver yanıp döndükçe özdeşleşirmiş dervişlerle, çay muhabbeti de genişler gidermiş. Sivas esnafında ve halkında birçok meziyet ve nasihatleriyle yer edinmiş İsmail Hakkı Toprak için çok kitaplar yazılmış, hayatı anlatılmıştır. Kendisinin Darende’ye özel bir ilgisi ve sevgisi vardır. Hulisi Efendiyi sevmiş övmüş “Hulusi istedi, biz de verdik” demiştir. Daha nice anıları sözleri dillerdedir. Ve her güneş doğar aydınlığın zirvesine çıkar ve batar. Batma vakti geldiğinde hüzün vardır sevenlerinde. Öyle bir hüzün ki yetimlik içine doğmuştur sevdiklerinin, bir boynu büküklük vardır müridan da… Andırır Resulullah’ın vefatında Ömer’in sancısını; öyle bir hüzündür ki andırır Bilal-i Habeşi’nin sessizliğini. Ve bir güneş ömrüne sığdırdığı güzelliklerle Sivas’ta veda eder nurlu yaşamına. 2 Ağustos 1969’da Sivas sokakları büyüğünü uğurlamaya hazırlanır. Paşa Cami’nden alınan tabutu eller üzerinde dualarla Ulu Cami’ne getirilir ve oraya defnedilir. Güzel sözleri vardır çok güzel anlatımları, der ki efendi ; “Gardaşlarım piyasada tonlarca kağıt var. Bunların belli bir kıymeti var ama kağıda imza atılıp mühür vurulduğunda para oluyor, son kıymetini buluyor. Kağıdı para yapan mühür ile imzadır, insanı insan yapan zikir ile duadır. Allah’ı çok zikredin.” İşte bu güzel sözü özetler yaşanan kısa ömrün kulluk olduğunu; insanı insan yapanın zikir ve dua olduğunu. Bir deryadan bir damla su ile gönülleri şenlendirmeye çalıştık. Adına çıkan kitapları ve hayatını okuyup tanımalıyız. Tanımak borçtur İsmail Hakkı Toprak efendiyi, okumalı sözlerini… Gül kokulu kabrini ziyaret edenler bilir ki, o kabirden hala gül kokar ziyaretine gidenleri gül kokusuyla karşılar. Gül soyundan, güller diyarından gelen efendimiz, şehrimizin gülü! Ne mutlu seni sevenlere! Ne mutlu senin soyunu sevenlere!