SözŞehri 3. Sayı Apr. 2016 | Page 25

DOSYA hallenin genç kızlarına iş düşerdi. Bir araya toplanan kızlar kapı önüne konulan yaylı divanların üzerinde yünleri ince çubuklarla çırparak ipek gibi yaparlardı. Kadınlar da tertemiz mis gibi yıkanmış yatak şiltelerine ve yastık kılıflarına yünleri yerleştirerek yün temizliğini bitirmiş olurlardı. Ayrıca her günün ardından hiç aksatılmadan içilen birde keyif çayı vardı. Gün içinde ne kadar iş olursa olsun çay keyfinden asla vazgeçilmezdi. Çünkü yorgun beden çay saatinde yapılan sohbetlerde dinlenirdi. Adı üstünde bahar temizliğiydi. Yün işinin ardından çatı onarımı ve boya badana işleri başlardı. Bu işlerde komşu erkeklerin yardımlaşmasıyla olurdu. Erkeklerin çalışması bitince sıra evin genç kızına arkadaşlarıyla birlikte cam ve kapı silme görevleri düşerdi. Cam ve kapı silme işi bittikten sonra anneye eşyaları yerleştirme işi kalırdı. Anneler bu işi yaparken kızlar bu kez de mutfak temizliğine başlar; bütün kap kaşık kapıya çıkarılır, alüminyumlar Arap sabunu ve ince tel ile parlatılırken bakır kaplarda ince kumla kumlanır, sonrasında salça sürerek on dakika bekletilir, son olarak deterjanla güzelce köpüklenir, durulanınca da pırıl pırıl olurdu. Krom kaplar vimlenerek parlatılırdı. En kolayı da melamin ismi verilen tabaklardı. Melaminler sadece bulaşık deterjanıyla köpüklenip durulanırdı, her kabın kendine göre temizleme usulü ve temizleme şekli vardı. Bu işler samimi olan komşular arasında yapılır, bir hafta birinin diğer haftada öbür komşunun yaz temizliği böylece dayanışma içinde bitmiş olurdu. Yapılan temizlik işleri bittikten sonra ise yazın keyfini çıkarmak kalırdı. Yazın keyfi öyle süslü püslü tatil köylerinde veya deniz kenarlarında değildi. Sıcacık komşuluk ilişkileri içinde her sabah sırayla bir komşunun evinde veya bahçesinde gülerek oynayarak eğlenceli kahvaltılar yapılırdı. ‘’Genç kız gelir iş artırır, kocakarı gelir laf artırır’’ atasözüyle gençler uyarılırdı. Sofralar kalkar kalkmaz bulaşıklar yıkanır, gençler mahallede kimin nişanlı, düğünü yakınsa el birliğiyle onun çeyizine yardım ederlerdi. Canları sıkılıp, elişine ara vermek istediklerinde ise kendi hallerinde yakan top, beş taş, ip atlama veya çizgi gibi eğlenceli oyunlar oynarlardı. Yazın gündüzü başka güzellikte, akşamı başka güzellikte yaşanırdı. Akşam serinliğinde bahçelerde erkekler çay eşliğinde gündem konularından, siyasetten sohbet ederken, kadınlar da kendi sohbetlerini yaparlardı. Yatsı namazını cemaatle kılan nur yüzlü dedeler camiden gelince etrafına çocukları toplar; vatan, millet, bayrak sevgisinden bahsederek geç vakte kadar saygı, sevgi ve muhabbet çerçevesi içinde otururlardı. Sabah uyanınca diledikleri hayır duayı gece ayrılırken de dileyerek ‘’ hayırlı geceler’’ deyip güzellikler içinde ayrılırlardı. Komşu komşunun her zaman hayrına çalışırdı. Ahlaki ölçülerle hareket edilirdi, İslam dini de bunu öğütlüyordu. Mahalleye yeni taşınanlara gelince… Komşular onları tüm sıcaklığıyla karşılar, taşınmalarına yardım ederlerdi. Yerleşene kadar diğer komşular arasında anlaşmalı olarak birer öğün yemek ikram edilir, yerleştikten sonra ise yakın komşular toplanır tanışmak için ‘’hoş geldin ‘’e gidilirdi. Daha sonra da yeni komşu iade-i ziyarete gelerek komşuluk ilişkilerini pekiştirirdi… Mahallede yalnız yaşayan ihtiyarlar varsa onların günlük ev işlerine, yemek yapımına veya hastane işlerine yardımcı olacak gönüllü insanlar mutlaka bulunurdu. Maddi durumu iyi olmayan fakir fukara kollanıp gözetilir; yiyecek, giyecek, yakacak neye ihtiyacı varsa aralarında para toplanıp ihtiyaçları karşılanırdı. Çünkü ‘’komşusu açken tok yatan bizden değildir’’ hadisi şerif-i bize komşuluğun ve pay- laşmanın ne derece önemli olduğunu anlatırdı. Evlerden birine kışlık yakacak geldiğinde kapı önünde uygun bir yere dökülürdü. Odunu veya kömürü sokakta gören delikanlılar yakacak sahibinin onlardan yardım istemesine gerek kalmadan kolları sıvayarak kısa bir süre içinde kömürlüklere taşırlardı. Karşılığında sunulan birer bardak serin ayranla iki tarafında mutluluğu gözlerinden okunurdu. Düğünlerde erkek tarafına farklı, kız tarafına farklı yardımlarda bulunulurdu. Örneğin; kız düğününde iki hafta öncesi hazırlıklar yapılmaya başlanırdı, el işi olarak eksik kalmış işler varsa komşularla birlikte yarım kalan işler tamamlanır, danteller el emeği göz nuru işlemelere çekilir, oyalar yazmalara dikilirdi. Daha sonra düğün sahiplerinden bir aile ferdi, genç kızı olan evleri tek tek gezerek çeyiz yıkamaya ve çeyiz asmaya davet ederdi. Seksenli yıllarda çamaşır makinesi her evde olmadığı için çamaşırlar elde yıkanırdı. Sırası üzerine dört leğen konulur, bu leğenlerde köpüklenip durulanan çeyizler kar gibi bembeyaz olunca yarı nemli kurutulup ütülenir ve çeyiz asma işlemine geçilirdi. On onbeş genç kız güle oynaya çeyizi iki veya üç gün boyunca evin bir ya da iki odasına asarlardı. Diğer taraftan da komşu kadınlar; kızın yataklarını, yorganlarını, yastıklarını yani bütün yün işlerini yaparlardı. Sonrasında gelin hamamı erkek evi tarafından tutulur, çeyiz asma işinde yardımlaşan kızın arkadaşları ve kom