SözŞehri 3. Sayı Apr. 2016 | Page 23

DOSYA bulunan meyve, şeker, lokum, bisküvi gibi yiyeceklerden ve çerezlerden vererek onları avutur ve acılarının hafiflemesine vesile olurdu. Mahallemizde, şimdiki Telekom binasının giriş kısmının önünden geçip de, Mevlana Caddesi’nin başlangıç bölümündeki telefon kulübelerinin yanına geldiğimizde çocukluk yıllarımızda kabri bulunan ‘’Yürükşah Evliyası’’nı anmadan geçemeyeceğim. Mahallemizin, daha önce kabristan olduğunu söylemiştik. Burada meftun bulunan zatın kabri, diğer kabirlerin kaybolmasına rağmen belirgin idi. Çocuklarının iki, üç, dört yaşına kadar yürüyememesi üzerine kabrinin başında kitabesi bulunan zatı ziyaret eden aileler bu zata Kur’an-ı Kerim’den okurlar ve üç ila dört cuma vakti selatüsselam ile ezanı Muhammediye arasında Allah-u Teâla’dan çocuklarına şifa vermesini isteyerek, ‘’sala verilsin, küdler yürüsün’’ diyerek dua ederlerdi. Üç ila dört cuma sonrasında çocuklarının yürümeye başlaması üzerine, evlerinde o zamanın saf, katışıksız, tuzsuz tereyağlarıyla yapılan ve leğence denilen kaplar dolusu helva dağıtırlardı. Mahallemizin manevi ikliminden kaynaklanan bu ikramı, bizler de her cuma sabırsızlıkla beklerdik. Mahalle sakinleri ve o gün oradan geçen bütün ahali sıcak, taze un helvasından nasiplenirdi. Daha sonra yolun yapım çalışmaları sonucunda kaybolan bu Allah dostunun kabri, şimdiki telefon kabinlerinin yanındadır. Arada sırada bu caddeden geçerken, o zamanki hatıralar yeniden gözümün önünde canlanmaktadır. En önemlisi komşuluk münasebetlerinin kutsallığı, zihnimde yeniden belirginleşir. Ayran çorbasının kokusu, kıymalık kokusu, tereyağlı helva kokuları olmasa da, mahallenin hatıraları canlılığını henüz kaybetmemiştir. Hanımın Cami’nin minaresi o günlerin şahidi olarak dimdik ayaktadır. EKİM - KASIM - ARALIK 2015 21