DOSYA
bulunan meyve, şeker, lokum, bisküvi
gibi yiyeceklerden ve çerezlerden vererek onları avutur ve acılarının hafiflemesine vesile olurdu.
Mahallemizde, şimdiki Telekom binasının giriş kısmının önünden geçip
de, Mevlana Caddesi’nin başlangıç
bölümündeki telefon kulübelerinin
yanına geldiğimizde çocukluk yıllarımızda kabri bulunan ‘’Yürükşah Evliyası’’nı anmadan geçemeyeceğim.
Mahallemizin, daha önce kabristan
olduğunu söylemiştik. Burada meftun
bulunan zatın kabri, diğer kabirlerin
kaybolmasına rağmen belirgin idi.
Çocuklarının iki, üç, dört yaşına kadar
yürüyememesi üzerine kabrinin
başında kitabesi bulunan zatı ziyaret
eden aileler bu zata Kur’an-ı Kerim’den
okurlar ve üç ila dört cuma vakti selatüsselam ile ezanı Muhammediye
arasında Allah-u Teâla’dan çocuklarına şifa vermesini isteyerek, ‘’sala
verilsin, küdler yürüsün’’ diyerek dua
ederlerdi. Üç ila dört cuma sonrasında çocuklarının yürümeye başlaması
üzerine, evlerinde o zamanın saf, katışıksız, tuzsuz tereyağlarıyla yapılan ve
leğence denilen kaplar dolusu helva
dağıtırlardı. Mahallemizin manevi ikliminden kaynaklanan bu ikramı, bizler
de her cuma sabırsızlıkla beklerdik.
Mahalle sakinleri ve o gün oradan geçen bütün ahali sıcak, taze un helvasından nasiplenirdi. Daha sonra yolun
yapım çalışmaları sonucunda kaybolan bu Allah dostunun kabri, şimdiki
telefon kabinlerinin yanındadır. Arada sırada bu caddeden geçerken, o
zamanki hatıralar yeniden gözümün
önünde canlanmaktadır. En önemlisi
komşuluk münasebetlerinin kutsallığı, zihnimde yeniden belirginleşir. Ayran çorbasının kokusu, kıymalık kokusu, tereyağlı helva kokuları olmasa da,
mahallenin hatıraları canlılığını henüz
kaybetmemiştir. Hanımın Cami’nin
minaresi o günlerin şahidi olarak dimdik ayaktadır.
EKİM - KASIM - ARALIK 2015 21