DOSYA
ğirmeninin çarklarını döndürmekle kalmıyor, aynı zaman
da etrafında bulunan selvi ve söğüt ağaçlarının ihtiyaçlarını
karşılıyor, onlara hayat veriyordu. Henüz evlere borularla
su taşınmadığı dönemler olduğu için mahalle sakinleri bu
sudan, çamaşır, bulaşık işlerinde dahi yaralanıyorlardı. Sabahleyin erken vakitlerde yakın çevrelerden, köylerden şehre gelen, buğdaylarını öğütmek üzere kağnılara yükleyen
insanların un değirmenine yaklaştıklarını kağnıların
gıcırdayan tekerlek seslerinden anlardık. Uykuya doymayan
bedenlerimiz, bu seslerin çoğalması ile yeniden uyanarak,
gözlerimizi ovuştura ovuştura giyinirdik. Annelerimizin
hazırladığı kahvaltıyı zorla bitirdikten sonra, o zamanki okulumuz ‘’Selçuk Ortaokulu’’nun yolunu tutardık. Okul müdiremiz Makbule Yurderi hanımefendi, kendisini rahmetle
yad ediyorum, son derece disiplinli, öğrencilerin tamamını,
devletine, ülkesine yararlı bir fert olarak yetiştirmenin gayreti içerisinde çalışan fedakar, üstün nitelikli bir hanımefendi
idi. Şimdiki adı ‘’Mevlana Ortaokulu’’ olan okul binamızın,
o tarihlerde iki adet giriş kapısı bulunuyordu. Kapılardan
birisi halen faaliyette olup, Rahmi Günay Caddesi üzerinde
bulunmaktadır. Diğeri ise mahallemize açılan okulun arka
bölümünde ki merdivenlerin sonunda bulunan kapı idi.
Irmağın karşı tarafında bulunan yola açık olan bu kapıdan
okulumuza gider gelirdik. Irmağın kapatılması ile birlikte,
bu kapıda kapatılmıştır. 1980’li yıllara gelmeden, zamanla
suyu azalan ve kurumaya yüz tutan ırmağının üzerinin kapatılması gündeme gelmiş, Mevlana Caddesi ve miting alanı
olarak kullanılacak sahanın oluşturulması için, üzeri kapatılan ırmağın öbür tarafı (genelde Pekmez Sokağı) ve şimdiki
Burçak Manavı’nın yerinde olan bizim evimizde diğer evlerle
birlikte istimlak çalışmalarından nasibini alarak, caddenin
ve alanın içine dahil edilmiştir. Elbette istimlak yapılmadan
bir şehrin refah düzeyi yükseltilemez. Buna teknik anlamda
imkân ve ihtimal bulunamaz. Gelişen teknoloji ile birlikte
artan nüfus sayısı, bir takım değişiklikleri zorunlu hale getirmektedir. Bu değişikliklerin mahallemize olan en önemli etkilerinden birisi,
Sivas’ımızın mahalle
geleneğinin zamanla
erozyona uğraması
sonucu şimdiki akrabalıklardan daha kıymetli olan komşuluk
ilişkilerinde; günümüz
apartman komşuluğuna dönüşmesine
yol açmasıdır. Ancak,
sevgili peygamberimizin bizlere ‘’Cebrail
(a.s.) bana komşuluk
haklarından o kadar
20 EKİM - KASIM - ARALIK 2015
bahsetti ki Allah-u Teala komşuyu komşuya varis kılacak
zannettim’’ hadisini özümseyen mahallemizin büyükleri, bu kutlu hadisten ilham alarak, birbirlerine ikramlarda
bulunurlar. Saygı, sevgi, muhabbet ve dostlukla koskoca
mahalle sanki büyük bir aile imiş gibi, hakiki bir komşuluk
örneği sergilerlerdi.
Daha 10-12 yaşlarında iken çok iyi hatırlıyorum, rahmetli
babaannem, evimizde bulunan ‘’aşırma’’ diye adlandırılan tek kulplu bakır kazanla yaptığı ayran çorbasını, ayaklı
tas diye bilinen çorba taslarıyla, mahallenin alt başından,
en üst tarafındaki komşuya kadar, bütün kapılara dağıttırır, bundan son derece mutluluk duyardı. Ayrıca kıymalık
mevsimi diye bilinen sonbaharda kıymalık yaptığımızda,
yakınımızda bulunan bütün komşularımıza tabaklar dolusu kıyma gönderir, onların hatır ve gönüllerini alırdı. Bizler
çocukluğun verdiği hayretle niye böyle davrandığını sorduğumuzda ‘’Evladım, komşu hakkı diye bir