SözŞehri 3. Sayı Apr. 2016 | Page 22

DOSYA ğirmeninin çarklarını döndürmekle kalmıyor, aynı zaman da etrafında bulunan selvi ve söğüt ağaçlarının ihtiyaçlarını karşılıyor, onlara hayat veriyordu. Henüz evlere borularla su taşınmadığı dönemler olduğu için mahalle sakinleri bu sudan, çamaşır, bulaşık işlerinde dahi yaralanıyorlardı. Sabahleyin erken vakitlerde yakın çevrelerden, köylerden şehre gelen, buğdaylarını öğütmek üzere kağnılara yükleyen insanların un değirmenine yaklaştıklarını kağnıların gıcırdayan tekerlek seslerinden anlardık. Uykuya doymayan bedenlerimiz, bu seslerin çoğalması ile yeniden uyanarak, gözlerimizi ovuştura ovuştura giyinirdik. Annelerimizin hazırladığı kahvaltıyı zorla bitirdikten sonra, o zamanki okulumuz ‘’Selçuk Ortaokulu’’nun yolunu tutardık. Okul müdiremiz Makbule Yurderi hanımefendi, kendisini rahmetle yad ediyorum, son derece disiplinli, öğrencilerin tamamını, devletine, ülkesine yararlı bir fert olarak yetiştirmenin gayreti içerisinde çalışan fedakar, üstün nitelikli bir hanımefendi idi. Şimdiki adı ‘’Mevlana Ortaokulu’’ olan okul binamızın, o tarihlerde iki adet giriş kapısı bulunuyordu. Kapılardan birisi halen faaliyette olup, Rahmi Günay Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Diğeri ise mahallemize açılan okulun arka bölümünde ki merdivenlerin sonunda bulunan kapı idi. Irmağın karşı tarafında bulunan yola açık olan bu kapıdan okulumuza gider gelirdik. Irmağın kapatılması ile birlikte, bu kapıda kapatılmıştır. 1980’li yıllara gelmeden, zamanla suyu azalan ve kurumaya yüz tutan ırmağının üzerinin kapatılması gündeme gelmiş, Mevlana Caddesi ve miting alanı olarak kullanılacak sahanın oluşturulması için, üzeri kapatılan ırmağın öbür tarafı (genelde Pekmez Sokağı) ve şimdiki Burçak Manavı’nın yerinde olan bizim evimizde diğer evlerle birlikte istimlak çalışmalarından nasibini alarak, caddenin ve alanın içine dahil edilmiştir. Elbette istimlak yapılmadan bir şehrin refah düzeyi yükseltilemez. Buna teknik anlamda imkân ve ihtimal bulunamaz. Gelişen teknoloji ile birlikte artan nüfus sayısı, bir takım değişiklikleri zorunlu hale getirmektedir. Bu değişikliklerin mahallemize olan en önemli etkilerinden birisi, Sivas’ımızın mahalle geleneğinin zamanla erozyona uğraması sonucu şimdiki akrabalıklardan daha kıymetli olan komşuluk ilişkilerinde; günümüz apartman komşuluğuna dönüşmesine yol açmasıdır. Ancak, sevgili peygamberimizin bizlere ‘’Cebrail (a.s.) bana komşuluk haklarından o kadar 20 EKİM - KASIM - ARALIK 2015 bahsetti ki Allah-u Teala komşuyu komşuya varis kılacak zannettim’’ hadisini özümseyen mahallemizin büyükleri, bu kutlu hadisten ilham alarak, birbirlerine ikramlarda bulunurlar. Saygı, sevgi, muhabbet ve dostlukla koskoca mahalle sanki büyük bir aile imiş gibi, hakiki bir komşuluk örneği sergilerlerdi. Daha 10-12 yaşlarında iken çok iyi hatırlıyorum, rahmetli babaannem, evimizde bulunan ‘’aşırma’’ diye adlandırılan tek kulplu bakır kazanla yaptığı ayran çorbasını, ayaklı tas diye bilinen çorba taslarıyla, mahallenin alt başından, en üst tarafındaki komşuya kadar, bütün kapılara dağıttırır, bundan son derece mutluluk duyardı. Ayrıca kıymalık mevsimi diye bilinen sonbaharda kıymalık yaptığımızda, yakınımızda bulunan bütün komşularımıza tabaklar dolusu kıyma gönderir, onların hatır ve gönüllerini alırdı. Bizler çocukluğun verdiği hayretle niye böyle davrandığını sorduğumuzda ‘’Evladım, komşu hakkı diye bir