SözŞehri 3. Sayı Apr. 2016 | Page 12

için uğraşıyor, ama başaramıyordum. Çok üşümüş ve yorulmuştum. Hâlâ uğraşırken, şafak sökmeye başlamıştı. Önünde durmuş olduğum yola yakın evlerin çatıları fark ediliyordu. Derken bir evin kapısı açıldı, elinde tepsi ile bir kadın bana yaklaştı ve şöyle seslendi: -Gardaş, geceden beri sana camdan baktım, haline çok üzüldüm, gece olduğu için de evdekileri sesliyemedim (çağıramadım). Çok uğraştın, yoruldun, acıkmış ve üşümüşsündür. Sıcak çay getirdim, hele bir iç, ısınır, dinlenir, sonra tamir edersin. Bu sözleri söyleyen kadın başını Anadolu kadınlarımız gibi yaşmaklamış, elindeki tepsiye koyduğu çay demliğini soğumasın diye bir örtüye sarmıştı. Tepside peynir, ekmek, şeker ve bardak vardı. Çok duygulandım, bu hiç tanımadığım insanın bu davranışıyla gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Yüzüne bakmaya utandım, başım önümde tepsiyi alarak teşekkür ettim. Çayı içerken hem düşünüyor, hem de 10 EKİM - KASIM - ARALIK 2015 kendime geliyordum. Kendime geliş, yalnızca ısınmak ve dinlenmek şeklinde değildi. En önemlisi bu olayın beni fikren de kendime getirmesiydi. Böyle bir şey yaşamamış olsa idim, kendi hanımımın kapımızın önünde arabası bozulan birine ikramda bulunması halinde eşime çok kötülük yapar, bu davranışını cezalandırırdım. Daha önceleri ne kadar yanlış düşündüğümü anlıyor, böyle insanca bir davranışın anlamını, yaşayarak çok iyi bir şekilde öğreniyordum. İnsanlık bu Zaralı hatunun davranışı idi ve bunu bana öğretmişti. Sıcak çayın yanında, ev ekmeği ve peynir de şifa gibi gelmişti. Yeniden işe koyuldum. Gün de ağarıyordu. Evin kapısı tekrar açıldı. Bir delikanlı yanıma yaklaşarak şöyle dedi: olsa cahil (!) geceden beri seni görmüş, içeri almamış, hiç olur mu böyle? İçeri buyur. Adamın bu candan davranışı üzerine daha da fazla duygulandım, içeri girdik, soba yanıyordu. Evin hanımı yeniden çay demledi, tekrar yemek getirdi. Adam, “seni biraz uyutmadan göndermeyiz” diyerek ayrı bir odaya yatak serdirdi, zihnimde hep bu olaylar vardı ve bu düşüncelerle uyuya kaldım. Uyandığımda öğleyi geçmişti. Tekrar yemek ikramından sonra, kamyonu tamir ettim.Bu asil insanlarla vedalaşarak ve ömrüm boyunca unutamayacağım bir ders alarak yola koyuldum. İnsanlık dersimi bu Zaralı hatundan ve ailesinden almıştım”. III- Konya’da Işığı Yanan Evin Kahramanı -Amca, içeri buyur, babam seni çağırıyor, içerde ısın ve dinlen. Bu esnada evin kapısında evin erkeği göründü. Bana doğru geliyor hem de şöyle sesleniyordu: Prof. Dr. Saffet Solak, “Işığı Yanan Evler” başlığı ile yayımlanan hatırasını şöyle anlatıyor: (5) -Bizim hatun düşünememiş, ne de “Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen