için uğraşıyor, ama başaramıyordum.
Çok üşümüş ve yorulmuştum. Hâlâ
uğraşırken, şafak sökmeye başlamıştı.
Önünde durmuş olduğum yola yakın
evlerin çatıları fark ediliyordu. Derken
bir evin kapısı açıldı, elinde tepsi ile bir
kadın bana yaklaştı ve şöyle seslendi:
-Gardaş, geceden beri sana camdan
baktım, haline çok üzüldüm, gece olduğu için de evdekileri sesliyemedim
(çağıramadım). Çok uğraştın, yoruldun, acıkmış ve üşümüşsündür. Sıcak
çay getirdim, hele bir iç, ısınır, dinlenir,
sonra tamir edersin.
Bu sözleri söyleyen kadın başını Anadolu kadınlarımız gibi yaşmaklamış,
elindeki tepsiye koyduğu çay demliğini soğumasın diye bir örtüye sarmıştı.
Tepside peynir, ekmek, şeker ve bardak vardı. Çok duygulandım, bu hiç
tanımadığım insanın bu davranışıyla
gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
Yüzüne bakmaya utandım, başım
önümde tepsiyi alarak teşekkür ettim.
Çayı içerken hem düşünüyor, hem de
10 EKİM - KASIM - ARALIK 2015
kendime geliyordum. Kendime geliş,
yalnızca ısınmak ve dinlenmek şeklinde değildi. En önemlisi bu olayın beni
fikren de kendime getirmesiydi. Böyle
bir şey yaşamamış olsa idim, kendi
hanımımın kapımızın önünde arabası bozulan birine ikramda bulunması
halinde eşime çok kötülük yapar, bu
davranışını cezalandırırdım. Daha önceleri ne kadar yanlış düşündüğümü
anlıyor, böyle insanca bir davranışın
anlamını, yaşayarak çok iyi bir şekilde öğreniyordum. İnsanlık bu Zaralı
hatunun davranışı idi ve bunu bana
öğretmişti. Sıcak çayın yanında, ev
ekmeği ve peynir de şifa gibi gelmişti.
Yeniden işe koyuldum. Gün de ağarıyordu. Evin kapısı tekrar açıldı. Bir delikanlı yanıma yaklaşarak şöyle dedi:
olsa cahil (!) geceden beri seni görmüş, içeri almamış, hiç olur mu böyle? İçeri buyur.
Adamın bu candan davranışı üzerine daha da fazla duygulandım, içeri
girdik, soba yanıyordu. Evin hanımı
yeniden çay demledi, tekrar yemek
getirdi. Adam, “seni biraz uyutmadan
göndermeyiz” diyerek ayrı bir odaya
yatak serdirdi, zihnimde hep bu olaylar vardı ve bu düşüncelerle uyuya
kaldım. Uyandığımda öğleyi geçmişti. Tekrar yemek ikramından sonra,
kamyonu tamir ettim.Bu asil insanlarla vedalaşarak ve ömrüm boyunca
unutamayacağım bir ders alarak yola
koyuldum. İnsanlık dersimi bu Zaralı
hatundan ve ailesinden almıştım”.
III- Konya’da Işığı Yanan Evin
Kahramanı
-Amca, içeri buyur, babam seni çağırıyor, içerde ısın ve dinlen. Bu esnada
evin kapısında evin erkeği göründü.
Bana doğru geliyor hem de şöyle sesleniyordu:
Prof. Dr. Saffet Solak, “Işığı Yanan Evler” başlığı ile yayımlanan hatırasını
şöyle anlatıyor: (5)
-Bizim hatun düşünememiş, ne de
“Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen