SEVECEN 23 Part2 | Page 68

Melis Ece ÜNAL
KÜÇÜK OSMAN
Bir zamanlar küçük bir kasabada Osman adlı bir çocuk yaşarmış. Bu küçük delikanlının okyanus mavisi kadar mavi gözleri ve azgın dalgalar gibi karışık, kum rengi saçları varmış. Babası kasabanın en iyi balıkçısı, annesi ise ev hanımıymış. Kasaba küçücük olmasına rağmen çok bereketli bir denize sahipmiş. Denizden çıkmayan bir balık türü yokmuş.
Bir gün korkunç bir olay olmuş. Kasabalılardan biri deniz tanrısına hakaret etmiş ve onu küçümsemiş. Bunun üzerine de öfkelenen Neptün, tüm kasaba halkını cezalandırmış ve kendine yapılan bu hakaretin bedelini ödetmiş. Nasıl mı? Denize bilinen en dehşet verici, en korkutucu ve vahşi canavarı salmış; ardından da adamı öldürmüş. Ne zaman biri denize girmeye çalışsa canavar anında dışarı çıkıyor ve onu öldürüyormuş. Öylesine kızmış ki Neptün( deniz tanrısı) denizle yetinmeyip diğer tanrıların yardımı ile kasabanın topraklarını da lanetlemiş.
Hiçbir şekilde kendini besleyemeyen kasaba halkı da yavaş yavaş açlık, kıtlık ve bunların yol açtığı salgın hastalıklardan dolayı ölmeye başlamış. Osman’ ın annesi de bu hastalıklardan birine yakalanarak ölmüş. Bunun üzerine Osman çok üzülmüş ve bütün bunlara neden olan tanrılara da kızmış.
Bu duruma daha fazla katlanamayan babası da arkadaşlarını toplamış ve canavarı öldürmek için hazırlıklara başlamış. Bir hafta boyunca aralıksız çalışmışlar. Sonunda canavarı öldürmek için çelik gövdeli, on metre civarında, dayanıklı, Osman’ ın hayatında daha önce hiç görmediği kadar büyük bir gemi yapmışlar. Ardından da diğer tanrılardan merhamet dilenip yardım istemişler.
Ertesi gün denize çıkmışlar. Annesini kaybetmiş olan Osman babasını da kaybetmekten korksa da birisinin bu fedakârlığı yapması gerektiğini biliyormuş. O da babasını beklemeye başlamış. Aradan haftalar, aylar, hatta yıllar geçmiş fakat babası bir türlü gelmemiş. Umudunu kaybetmeyen Osman ise beklemeye devam etmiş.
Zamanla Osman büyümüş, otuz yaşına gelmiş ve babasından ümidi kesmiş. Geçen yıllar içerisinde de babasının uğruna öldüğü işi başarabilmek için hazırlık yapmış. Bütün işleri bittiğinde de küçük fakat bir o kadar da dayanıklı teknesiyle denize, oradan da okyanusa açılmış. Kimsecikler o günden sonra ne Osman’ ı görmüşler ne de canavarı. Kasaba eski bereketine kavuşmuş ve halk mutlu mesut yaşamış. Osman’ sa onlar için okyanusa tekneyle açılan fedekâr bir adam, zaman içinde de efsane olmuş.
Melis EĞİNLİOĞLIU
ŞİMDİ KAR YAĞSA
Şimdi kar yağsa, açsam odamı penceresini, baksam dışarı. Üstümü giyinip çıksam oynasam. Yüzüme düşen o taneciklerin bana verdiği mutluluğu hissetsem. Atsam kendimi yere baksam yukarı.
Yukarı bakarken burnumun üzerine düşen karlara baksam. Kıyafetlerim bembeyaz olsa. Tekrar içeri girsem, Kalın kıyafetlerimi ve koca botlarımı çıkarsam, anneme seslensem. Battaniyeyi alıp annemden istediğim kahveyi içsem. Vefat eden büyük halamla dışarıda kar izlerkenki anılarımızı hatırlasam, gözümden yaşlar aksa, battaniyem ıslansa...
Sabah olsa, penceremden giren o güneş ışığını görsem. Hafta sonunun bana verdiği mutlulukla aşağı kata inip annemin bana yaptığı nefis yumurtamı yedikten sonra çıksam balkona. Paşa çayımı içerken mahallede sevinç çığlıkları atan çocuklara bakıp kendilerini karlara atışlarına baksam.
Ertesi sabah okul olsa erkenden kalkıp giyinsem okul kıyafetlerimi. Servisin gelmesini beklerken karların, dünden kalan o parlak güneş sayesinde erimesini görsem.
İşte, bu sabah uyandığımda evin önünde gerçekten de kar vardı. Hafta sonuydu, giyindim ve kahvaltımı ettim. Dışarı çıkıp güle oynaya kar oynadım.
162
164