JOURNAL
POWER
NEWS RACING
dönüşe bırakıp, kuzeye Skradin Milli
Parkı’na doğru rota tutuyoruz.
Bu coğrafyanın methini birçok kişiden
duyduk. Buraların yapılan ilk marinası,
etrafı oldukça dik yarlarla çevrilmiş,
hemen yakınında önemli bir tatlı su rezervi,
Hırvatistan’ın ilk hidroelektrik ünitesi ve çok
güzel fotoğraflar veren bir dolu şelaleyle
çevrili harika yürüyüş yolları var. Görülmeye
değer!
Üzerinden çok yüksek, otoban köprüleri
geçen bir doğal kanalla çıkılıyor. Şehre
yakın midye ve istridye çiftlikleri var! Bir
tanesine yanaşıp pazarlık şu-bu 2 şer kilo
kabuklu alıyoruz. Haliyle ayıklanmamış. İş
“doktora” düşüyor yani yine...
Ama akşama harika deniz ürünleri
makarna var. Biograd’dan aldığımız
kalamarlar da cabası… Kanalın uygun bir
yerinde demirleyip, denize giriyoruz. Çok
da vakit kaybetmeden, öğleden sonra
erken, Skradin’e giriyoruz. Marina şehrin
hemen kıyısında… Gerçi açıkta demirde
kalmak veya şehir pontonuna bağlanmak
da mümkün gibi ama biz marinayı tercih
ediyoruz. Biraz Göcek Marina’yı andırıyor,
denize kadar inen çam ağaçları gölgesinde
modern ve temiz bir marina. Fiyatları da
orayı aratmıyor nitekim... 45 Dufour için
g eceliği 71 Euro!
Ufak tefek alışveriş sonrasında erken bir
akşam yemeği için hazırlıklara girişiyoruz.
Menü zengin. Milli Park’a gitmek için
uzunca bir yolu yürümek haricinde, daha
zevklisi, şehirden kalkan bizdeki tur
48
POWERBOATS&YACHTS
DERGİ NISAN MAYIS .indd 48
tekneleri muadili bir botla nehirden yukarı
çıkmak. Yaklaşık 25-30 dk’lık bir tekne
seyahati sonrasında şelaler bölgesine
geliniyor. Bugün için artık geç kaldık, kısmet
yarına.
Biz de alternatif, kendi botumuza binerek
kanaldan biraz çıkmak için bir girişimde
bulunuyoruz. Köprüden sonra bir güvenlik
klübesi var, nitekim bir görevli çıkarak bize
uyarıda bulunuyor, yolun bundan sonrasının
yasak olduğunu belirtiyor, geri dönüyoruz!
Çok ileri gidemesek de, kuğuların yüzdüğü
her yerin yemyeşil olduğu bir kanyonda
buraya kadar bile olsa, botla seyahat
etmek zevkli. Akşam duştan önce deniz
sefası… Ama su pek de parlak değil. Duş
faslından sonra, şehri dolaşmaya çıkıyoruz
hep beraber. Bu civara özgü bizdeki “tandır”
muadili bir et pişirme yöntemleri var ancak
en meşhuru, Toni kapalı. Biz de bir başka
lokantaya oturuyoruz.
Güzel servis, güzel yemekler, makul fiyat.
Memnun ayrılıyoruz. Adı Cantenetta!
Skradin’in dar, taş sokaklarında biraz
dolaşıp, tekneye dönüp, yatıp-uyuyoruz.
8. gün
Skradin Marina, etrafı harika bir yeşil doku
ile sarmalanmış, yüksek dağlarla çevrili
çok hoş duygusu olan bir yer. Doğası
gereği, sık sık gökyüzü bulutlanıyor ve ani
bastıran sağanaklarda göz gözü görmez
oluyor. Artık alıştık, otomatik hareketlerle,
yağmur başlamadan hemen önce
güverteye saçılmış öteberiyi içeri alıyor,
Ömer’in pusetini malum “hücre hapsine”
yolluyoruz...
Şehir merkezinden kalkan, milli parka her
saat başı seyir yapan tur motorlarının ilki
saat 09.00’da. Malum sebeplerden dolayı
bunu kaçırdık... İlk tur teknesini kaçırınca,
kendimizi mükellef bir kahvaltı ile teselli
ettik. Ama ikinciyi kaçırmaya niyetimiz
yok. Aslında şehirden yürüyerek de parka
varmak mümkün ama bir gün önce bizim
dingiyle seyrimize engel olan bekçinin
ilerisinde neler olduğunu doğrusu çok
merak ediyoruz.
Tur teknesi tıka basa dolu. Neredeyse
oturacak bir yer daha yok... Yavaş yavaş
akan nehirde, köprülerin altından geçerek
parka geliyoruz. Aynı bizim usül girişte bilet
kesiliyor. Farklı olarak kulübesi plastikten
değil. Ücret kişi başı 10 Euro karşılığı Kuno.
Verdik mecburen...
Her yer yemyeşil, ve güya sulak olmayan bir
mevsim olmamasına rağmen, her köşeden
fışkıran pınarlar ve derelerin üstündeki
minyatür köprülerden geçerek, geniş bir
açıklığa varıyoruz, burası yürüyüşlerin
başlangıç noktası. En kısası yarım saat 40
dk kadar olan, uzunu saatlerce sürebilecek
birçok alternatif rotalar var. Gayet iyi
işaretlenmiş.
Köprünün üstüne yan yana dizildik. Melih
Ağabey, arka fonu şelaleler olacak şekilde
bizi “ölümsüzleştirdi”...
Yalnız patikaların çoğunda birçok
basamaktan oluşan merdivenler var,
pusetle çıkmamız mümkün değil gibi. Ben
NİSAN - MAYIS 2014
2.04.2014 08:31