Ömer ile kaldım. Diğerleri yürüdüler. Bir
süre bizim yumurcak uyanınca da zaten
tüm o açıklıktaki restoranları ve servis
verenleri taciz etmeye başladı... Ben
yürüyüştekilerden daha fazla adım attım
sanırım!
Skradin’den saat 14.00’den önce
ayrılmamız lazım, yoksa bir gün parası
daha alacaklar. Birkaç saati tolere ediyorlar
ancak daha fazlası para, pardon Kuno!
Dolayısıyla bir sonraki dönüş teknesine
binmemiz lazım. Nitekim ekip zamanında
geri dönüyor. Rota bir gün önce önünden
geçip beğendiğimiz ama bir sebebe bağlı
oturmadığımız, Toni Restaurant. Bu
civarda meşhur, bizdeki tandırın muadili
bir et pişirme yöntemleri var. Büyük
metal kazanlar, ağızlarına kadar közün
içine gömülüyor, üstleri özel bir usulle
kapatılıyor. Ancak lokanta henüz açılmamış.
Her akşam saat 17.00 gibi açılıyor ve
sadece akşamları hizmet veriyormuş.
Kaçırdık yani… O saate kadar beklememize
olanak yok, alternatif şehir meydanındaki
pizzacı. Şaraplar yine kötü ama en azından
hesaplı! Teknede hala bir dolu öteberi var.
Alışverişe falan gerek yok, bunları nasıl
bitirebileceğimiz bile muamma… Marina
parasını ödüyoruz ve beğendiğimiz bu
yerden avara oluyoruz.
Oldukça dar kanal içerisinde, aşağıya
doğru inerken yardımcı olsun diye genovayı
açıyoruz ama hem yamaçlardan inen
rüzgar, hem de kıvrıla kıvrıla giden kanal
yüzünden biz sık sık yön değiştiriyoruz.
Bu yüzden iskele genova vincinde oturan
Serdar ile aramızda devamlı olarak “boşş
aaalll”-“boşş verrr” komutları duyuluyor.
Hava kapalı, denize girilecek bir durum yok.
Demek bu sene sezonu kapatmak Kuzey
Hırvatistan’da Skradin’e nasip oldu.
Köprülerin altından geçerek, artan rüzgarda
motor ve yelken Sibenik’e geliyoruz. Şehrin
merkezindeki rıhtıma yanaşmış yatlar var.
Onların peşi sıra rıhtıma aborda oluyoruz.
Pervane sağa çekişli olduğu için, sancaktan
yanaşıyoruz. Hemen rıhtım boyu motoruyla
gelen bir eleman, günlük 40 Euro, 3
saatliğine 20 Euro karşılığı kuno istiyor.
Tekneyi Mandalina Marina’ya koysak bu
kadar parayı zaten taksiye vereceğiz, kabul
ediyoruz.
Ekip tekneyi tamamen boşaltıp, Sibenik’in
dar taş sokaklarına yayılıyor. Etrafta bir
koşturmadır gidiyor, nedeni belli değil.
Eskiden kalma kıyafetleriyle sokaklarda
kortej yapan çocuklar, bandolar-mızıkalar
ilgimizi çekiyor. Her bir tarafta masalarsandalyeler, kermesvari bir düzenekle satış
yapıyor, ilgi çekici… Sebebini çok sonra,
sahildeki teknelerden birinin sahibinden
öğreniyoruz. Meğer Sibenik’in şehir olarak
Türk işgalinden kurtuluşunun seneyi
devriyesiymiş. Milliyetimizi hiç çaktırmadan,
teknemize bindiğimiz gib