POWERBOATS&YACHTS MAGAZINE | Page 47

bu civarın turistik şehirlerinden. Denize doğru uzanan, surlarla çevrili eski bir Roma şehri. Sonradan Venediklilerin hakimiyetine geçmiş. Zadarlılara göre Osmanlı hiç fethedememiş güya ama bizim tarih kitapları pek öyle demiyor. Roma’dan kalma forumu, kuzeydeki güzel ağaçlıklı parkları, şehrin içine kadar giren limanı ve özellikle balıkçı barınağı çok şirin, görmeye değer. Dar sokaklarında yürüyüp alışveriş yaptık, kendimizi şımarttık! Okul çıkışı gibi bir yerde, pizzacılara takıldık, enfesti. Bol bol fotoğraf çekip saatinde teknemize dönmek için yola koyulduk. Akşam milli basketbol takımının dünya kupasında Slovenya ile çeyrek final maçı var! Bakalım nasıl seyredeceğiz? Sabah alınan zengin mutfak alışverişi ile Evren yine sanatını konuşturdu. Mükemmel balık, salata, şarap ve peynirden oluşan harika bir sofra kuruldu. Ancak düşündüğümüzün aksine, teknedeki TV’den maçı seyredemeyeceğimiz anlaşılınca, balıkların hepsini bitiremeden, köye daldık. Maçı seyretmek için alternatif aramaya başladık. Bir tane bulduk. Bizden başka herkes, malum olduğu üzere, karşı tarafı destekliyor. Hatta mekan sahibinin bile Slovenya’lı olması olasılığı çok yüksek! Dur bakalım... Milli takım işi sıkı tutarak ciddi bir fark yaratınca, karşı taraf fanatikleri birerikişer uzamaya başladılar. Biz bize kaldık ama hala gönlümüzce bağıra çağıra seyredemiyoruz maçı! Neyse açık farkla yendik, yarı finalde, ezeli “belalımız” Sırplarla oynayacağız. Bu arada geç oldu, Ömer çoktan sızdı, tekneye döndük. Biraz sohbet, maçın kritiği yapıldı ama öğleden planı kurulan briç masası oluşturulamadan yatıldı ve uyundu! 6.gün Biograd’da bağlı olduğumuz Kornati Marina’da 2 gün-2 gece kaldıktan sonra, Sibenik ve Skradin tarafına geçmek için yarın erkenden yola çıkacağız. Yolumuz yaklaşık 25-30 mil kadar. Erken çıkarsak, öğleden önce oluruz diye düşünüyoruz… 7.gün Meteo ihbarları, bir önceki günün aksine, havanın oldukça azalacağını ve hatta tamamen kalacağını söylüyor. Bizim için uygun. Gün doğumu ile uyanıyoruz, Melih Ağabey ve Serdar ile beraber tekneyi usulca çıkartıyoruz marinadan. İşlemlerin hepsini bir önceki gün tamamladık zaten, haber vermeye gerek yok. Güneşin doğumuyla, denizin üstü kızıl bir renge bürünüyor. Elimizde kahveler, dümen otopilotta... İçerlerden bir yerden derin bir dürtü ile 2 gün önce ambara attığım oltayı çıkartıyorum yeni bir düzenek yapıp suya bırakıyorum. Tamamen sahil seyri olacak, hemen Pakesta, Muerter, Tlonj’u geçip Sibenik Kanalı’na ulaşmayı planlıyoruz. Deniz dümdüz! Bir süre sonra sıkılıp, yatmaya içeri geçiyorum. Daha uykuya dalmaya fırsatım olamadan, Serdar’ın heyecanla içeri gelip “olta koptu” demesiyle, kokpite fırlıyorum tekrar! Çok kısa süreli bir cırlama olmuş, daha motoru boşa alamadan kesilmiş. Belki de yine bir naylon torbadır deyip, üşenmeyip çekiyorum. Sonuç yine sıfır! Ama bu sefer gelen her neyse, ucundaki kaşığı da almış gitmiş. Bu bir torba olamaz! Ama neden koptuğunu biliyorum galiba... Kamış esnetici özelliği olmadığı için sadece balata ve debriyaja güvenmemek lazım. Ante Kanalı’na varmadan, çok karanlık bulutlar sebebiyle, yol kesip kahvaltımızı yapıyoruz. Cephe, hemen önümüzde kısa süreli ama çok şiddetli yağış bıraktıktan sonra, dağlara doğru uçarak gidiyorlar... Hava açıyor, herkes artık uyanmış. Ante Kanalı’nda sabahın erken saatlerinde yelken yapmak için açık denize çıkan teknelere ters yönde giderken hepsini tek tek selamlıyoruz. Sibenik şehrini gezmeyi NİSAN - MAYIS 2014 POWERBOATS&YACHTS DERGİ NISAN MAYIS .indd 47 47 2.04.2014 08:31