Soru & Cevap:
S: Seçme şansınız olsa hangi ka-
rakteri canlandırmak isterdiniz?
C: Addams Ailesi’ndeki Morticia,
Moulin Rouge’daki Satine ve Mar-
tı’daki Nina.
S: Tiyatroya uyarlamak istediğiniz
bir kitap var mıdır?
C: Çok var, hatta bir tanesi filme
çevrildi ve Oscar aldı, adı “Oda”.
O kitabı okuduğumda “Kesinlik-
le oyuna çevrilmeli” demiştim.
Trevanian’ın “Katya’nın Yazı” isim-
li kitabının da oyun olmasını çok
isterdim.
S: En sevdiğiniz Türk oyun yazarı
kim?
C: Haldun Taner.
S: Shakespeare mi, Molière mi?
C: Shakespeare, her zaman.
S: Beckett mı, Brecht mi?
göreceksiniz ki bir oyunu üç kast oy-
nuyor; haftanın yedi günü perde açık,
yazın oyunlar devam ediyor; bunu bir
insan tek başına yapamaz. Bir Broad-
way oyuncusunun herhangi bir oyu-
nu kapandıktan sonra uzun bir süre
çalışmasına gerek de kalmaz çünkü
o oyundan kazandığı parayla hayatını
rahatça sürdürebilir. Ancak biz burada
tiyatro oynayarak hayatımızı döndü-
remeyiz, tiyatronun yanı sıra bir sürü
iş yapmak zorundayız. İkinci önemli
noktayı sorgularsak yine en başta söy-
lediğime dönüyoruz, cevap prodüksi-
yonun yetersizliği oluyor. Amerika’da
bazı müzikaller var bir bakıyorsunuz
karakterler üstünüze uçuyor ve siz
seyirci olarak “Bu illüzyonun ötesi
yok” diye düşünüyorsunuz. Prodüksi-
yonlara ve sahnelere para yatırıldıkça
Broadway gibi bir sektör oluşturmaya
daha da yaklaşacağımızı düşünüyo-
rum. Tabi bunun gerçekleşmesi için
bazı zengin amcalarımızın sanata des-
tek olması lazım. (gülüyor)
P: Bu aralar sahnelenen ve Bekir
Aksoy’un yazdığı “Çocuk İstiyorum”
isimli oyunda ekip olarak olağanüs-
tü performanslar sergiliyorsunuz, bir
oyunda çalışırken oyunun Türk yazarın
elinden çıkmış olması size gurur veriyor
mu?
Ç.D: Tabi ki, özellikle Bekir’in yazmış
olması çok gurur veriyor. Oyunda yer
alan Kemal Başar konservatuarda benim
bir üst dönemimde okuyordu, oyunu
sahneye koyan Turgay Kantürk benim
sınıf arkadaşımdı. Okul arkadaşı olup
aynı projede çalışmak da bizi okul yılla-
rımıza geri götürdü, Bekir ile sıkı bir ar-
kadaşlığımız olduğu için de metni onun
yazması bizim için daha bir heyecan ve-
rici oldu.
P: “Çocuk İstiyorum” seyirciyi kahka-
haya boğan ama aynı zamanda da ver-
diği mesajlarla izleyeni düşündüren bir
oyun. Sizce tiyatro yalnızca eğlendirmeli
midir yoksa eğlendirirken aynı zamanda
farkındalık yaratmak tiyatronun amaçla-
rından birisi mi olmalıdır?
Ç.D: Benim kişisel tercihim tiyatronun
aynı zamanda bir farkındalık yaratması-
dır. Bazen bütün dünyanın dertlerinden
kopup sadece gülmek bile bir farkında-
lıktır, insana hayatta güzel şeyler oldu-
ğunu hatırlatır.
C: Shakespeare. (gülüyor) Brecht.
S: Oyunculukta önemli olan saf
yetenek mi, yoksa eğitim mi?
C: O kadar iç içe ki. Hatta eğitim
ve disiplin bazen insanı büyük ye-
teneklerden bile daha üste çıkara-
biliyor.
S: Hayatınızı bir oyuna benzetir-
seniz türü ne olurdu?
C: Romantik komedi.
S: İyi bir oyunu bir çocuğa ben-
zetirsek onu doğuran yetiştiren ve
hayata hazırlayan üç öğe de yönet-
men oyuncu ve teknik ekip olsun,
hangisi olmazsa çocuk yetişemez?
C: Ben size dördüncü seçeneği
söyleyeyim: Yazar. (gülüyor) Diğer-
lerini ele alırsak da şunu söyleye-
bilirim ki hepsi bir birine bağlıdır,
biri kaçarsa diğerleri de biter. P
61