Perspective Perspective 28 | Page 33

31 nını belirleyen bir şey olmanın ötesine çıkabilsin diye çevresiyle birlikte düşü- nüldüğünde, peyzaj mimarisi o yaşama alanının aslında periferi olarak daha da genişletilmesidir. Orada da bir kurgu vardır. O yaşama alanıyla birlikte hare- ket edebilecek rasyonaliteye ve doğaya sahip olunmalıdır, ki o zaten peyzajın düzenlenmesidir. Bugün bunun en iyi örnekleri her ne kadar Claude Lorrain ile başlamış daha sonra Fransa’da yaygınlaşmış olarak gözükse de, bahçe sanatı binlerce yıl- dır Doğu’da olan bir şeydir. Çünkü, Budizm’in kendi içerisinde doğayla bir olma anlayışına göre, eğer siz hayatı ken- dinizin bir parçasıymış gibi kabul edip onunla beraber yaşamayı seçiyorsanız ona ihanet edemez, onu bozamaz, onu dağıtamazsınız. Ancak onunla birlikte hareket ederseniz ve o sizi benliğine alır. Dolayısıyla Uzak Doğu peyzajı, doğayı bir şekilde manipüle edip kurgulamak değil, onunla barışık bir şekilde hareket etmek olarak görmüştür. İslam tasav- vufunda da bir olmanın çok büyük bir yeri vardır. Osmanlı insanı buna insan-ı kamil diyor. Yaratıcıyla bir olmak, birleş- mek, vahdet-i vücud. Biz orada daha çok felsefi boyutta içe kapalı kalmışız. Uzak Doğu bu içeri kapalılığı dış dünyayla da birleştirebilmiş. Aramızda yöntemleri- miz ve yollarımız açısından büyük bir fark var ama sonuç itibariyle yok. P: Bir mekanı projelendirmek ile tasarı- mını yapmak arasındaki çizgi nedir? YK: Tasarım dediğimiz şey hep kağıt üzerinde kurgulamak olarak algılanır. Halbuki kağıt üzerinde yaptığınız şey sadece bir düşüncenin başkaları tara- fından için sizin kurmuş olduğunuz bir cümledir. Bu cümle yazılı değildir ama çizgiler, şekiller halindedir. Onun haya- ta geçirilebilmesi ise başka araçlar va- sıtasıyla mümkündür. Ancak tasarımla gerçekliğin örtüşebilmesi de zaman içe- risinde bilinçli veya gayri ihtiyari müda- halelerle kendini bulabilecek bir şeydir. İlk başta kurguladığınız şey hiçbir za- man mükemmel olan değildir. Mükem- mel olan yaşama sürekliliği ve sizinle birlikte gelişecek bir zaman diliminden sonra ortaya çıkacak bir tür doğallığı da barındıran bir şeydir. Örneğin, bugün Batılı peyzaj mimarları, kağıt üzerinde net olarak kurgulanmış binaların etrafına o peyzajı oluşturduk- tan sonra o peyzajın içine asla yürüme aksları kurmazlar. Yürüme aksları ken- diliğinden belirir. Çünkü yayalar kul- lanmaya başladıktan sonra, en kısa veya en keyifli istikametler yayaların yoğun- luğundan o hatlar zamanla çimenlerin ezilmiş olduğu patikalara dönüşürler. O noktada mimarlar o alanları yaya yolu yaparlar. İşte bu kağıt üzerinde olmayıp, hayatla beraber oluşan bir kurgudur. P