Kitap Tahlili: Mavera
Tahir Ceyhun Yıldız
Uhrevî sevgilerin kitapta pîri bir postta, dünyaya tapıcıların üstâd-ı
â’zâmı mistırlar plazada… Dünya da böyle değil mi zâten; kötülerin
hüküm sürmek istediği ve iyilerin hayatına, hayâline sâhip olmak
isteyişleri, bir yandan da sevenlerini dünyadan ve dünyaya ait
olanlardan uzaklaştırmak için çırpınan insanlar… Ama elbet bu cengin
de bir kazananı olacaktı…
Müridânın mürşidlerine sorduğu sorular, yaşadıkları maddî-mânevî
ahvâl, imtihânlar, konuşulan konular, dert edilen mevzular bu
dünyanın çilesinden yorulmuşlara, bir güzele müntesib olanlara
yabancı gelmeyecek eminim ki… Eser, öyle derin ki; gözden
kaçırdığınız hattâ hiç göze almadığınız bazı şeylere daha çok dikkat
etmenize vesile olacak. ‘Eser bir seyr-u sulûk romanı’ desek, bence
hata etmiş olmayız. Şu ifâdeyi kullanmadan geçemeyeceğim:
Eser Mirac üzere kurulmuş ama her okuyan kendini okuyacak aslında.
Hem bu tür kitaplar kendimizi okumak, kaybettiğimiz kendimizi
bulmak için değil mi zâten? Okur, Mirac’ın nefsinde kendi ‘ene’sini
sorgulayacak. Kahramanımız Mirac’ın yaşadığı hâlleri yaşayacak, okur.
Romanda geçen dervişlerden biri siz oluvereceksiniz. Eserdekiler
hepimize bir âyine olacak. Ne diyordu kitapta:
“Aynalar sırlı olmasaydı, hiç yansıtabilir miydi?” İşte bu kitapta o sırrı
okuyacak, o sırrın nâ-mütenâhi sevdâsını hissedeceksiniz iliklerinizde…
Bir sırra sevdalanılır mı? Sır, hayattan ve hayattakilerden ve hayatta
önemsediğimiz her şeyden âlâ ise; o sırra sevdâlanılır elbet! Eseri
okuyup bitirdiğinizde dünya ve dünyaya âit ne varsa terk etmek ve
Mâvera’ya, ötelere erişmek isteği var oluyor hücrelerinizde…