İçlik Acısı
Yusuf Muratoğulları
Ve caddeye çıktım aceleyle, boş bir taksiye yetişemedim yani kendimi
fark ettiremedim. Maalesef ıslık çalmayı bilmiyorum. Başka bir taksi
geldi, şoförü ağır hareket eden yaşlı bir amca. Cumaya dokuz dakika
kalmıştı. Yetişir miyiz Beşiktaş’a? dedim. Yetişemeyiz dedi. Bindim.
Taksimetreyi alışılmış taksicilerin dışında biner binmez başlatmadı,
yönünü Beşiktaş’a çevirdikten sonra biraz yavaşladı ve başlattı. 50
metre ötedeki yeşil yanan ışıklara doğru o usul usul aracı sürerken ben
âdeta uzaktan yeşil yanan trafik ışığına gözlerimle yalvarıyordum, renk
değiştirmemesi için. Ne taksici emmi gaza bastı ne de yeşil ışık
merhamet etti. Kırmızıya yakalandık. Barbaros Bulvarından aşağı
inerken, trafik vardı ve ezana son bir dakika kalmıştı. Yürüme mesafesi
3-4 dakika yol belki araçla 7-8 dakika sürecekti. İneyim mi burada
yetişir miyim dedim yürürsem? Yetişirsin dedi taksici. Parayı verdim.
13 lira tuttu,15 lira verdim. Para üstünü beklemedim. Belki de
beklemeliydim. Keşke bekleseydim. Kapıyı açtım. Ve on saniye sürecek
olan şok anı başladı.
Bir kurye motoru, kapıya hızla çarptı ve sağa, kaldırıma doğru devrildi.
Şok sürem geçince bir emekçinin benim yüzümden hareketsiz bir
şekilde
motorun
altında
yattığını
gördüm.
Camiye koşarak gittim. Hava soğuktu. Cami ağzına kadar doluydu. Dış
avluda yer buldum. Ama soğuktu. Üşüyordum. Kalabalığın arasında
oturdum. Kimse beni bulamazdı, göremezdi. Hutbeyi dinlerken,
bağdaş kurdum.
Hala üşüyordum. O sırada pantolonumun paçasından kendisini
gösteren içliğimi gördüm..