İçlik Acısı
Yusuf Muratoğulları
7 Aralık Cuma
Babamın telefonuyla uyandım. "Oğlum bir görüşme için İstanbul’a
geldim. Cuma namazını Eyüp Sultan Camii’nde kılacağım. Beraber
gidelim mi? " beş dakika sonra arayacağımı, bir görüşmem olduğunu
eğer iptal olursa beraber gidebileceğimizi söyledim. Aradım görüşme
iptal değildi, ve babama cumadan sonra görüşebileceğimizi söyledim.
Normalde evden kahvaltı yapmadan çıkarım hepiniz takdir edersiniz ki
öğrenci evinde erzak bulunmaz. Ama ev arkadaşımın babası Hacı amca
erzak getirdiği için evde kahvaltımı yaptım. Üstüne birde masayı
topladım. Çatal bıçak bardağı tezgaha götürdüm. Yıkamadım ama
götürdüm. Bu sırada cuma namazına az bir vakit kalmıştı, aceleyle
hazırlandım. Bahsettiğim gibi hava soğuk olduğundan üşümemek
üzere bir haftadır içlik giyiyordum. Hani şu yün olan, hani "bir zibidi
için içlik giyen çocukları üzdünüz kızlar" geyiğindeki Anadolu mirası
içlik. Ancak bugün hava güzeldi yani öyle gözüküyordu. Güneş vardı.
Ve içliği çıkardım. Hemen hazırlandım. Evden çıkarken Cuma vaktine
22 dakika vardı. Evden çıktım. Biraz yürüdüm. Güneşe aldanmamak
gerektiğini havanın soğuk olduğunu hissedip içliği giymek üzere tekrar
eve döndüm. İçliğimi tekrar giydim, üşümemek üzere. Tekrar evden
çıkarken Cuma’ya 17 dakika vardı. Caminin önüne geldim. 12 dakika
kalmıştı. Acaba Beşiktaş’taki camiye yetişebilir miyim diye düşündüm.
Çünkü Cuma’dan sonra bahsettiğim görüşme için hemen Üsküdar’a
geçmem gerekiyordu. Caminin dış kapısında düşündüm ve
yetişemeyeceğime kanaat getirip camiye yöneldim. Tam
ayakkabılarımı çıkarırken 11 dakika vardı. Tekrar vazgeçtim, taksiyle
gidersem yetişebilirdim.