Yanımdan Geçip Giden Kimdi?
Naif Karabatak
Yoksa gözleriyle de mi selam verdi, bilmiyorum. Soğukta düşünmekte
zor oluyor mu bilmiyorum ama yanımdan geçip giden kadını bir türlü
çıkaramadım. Tanıyordum, orası kesindi. Ee burası bizim memleket
değil, gurbet eldeyiz, öyle çok tanıdık da olmaz ama ben bu yüzü bir
yerden hatırlıyorum ama nereden? Hem üşüyorum, hem
düşünüyorum. Yani ben ikisini birden yapıyorum. Üşürken düşünmek,
düşünürken üşümek pek kolay değil. Ama Descartes, “Düşünüyorum,
öyleyse varım” demiş, “Üşüyorum, öyleyse varım” diye özlü bir söz
söylememiş. Bu ikisi ve bu ikisi arasında ortaya atılan tüm iddialar
yersizdir, gereksizdir, lüzumsuzdur.. dı dı dıdı… Neyse ben bu hanım
kızı bir yerden hatırlıyordum. Hani kadının sadece yüzü görünüyordu.
Tamam, insanların yürüyüşü de tanıdık gelirdi, bakışı tanıdık gelirdi,
hatta gülüşü, konuşması, ses tonu, mimikleri… Her insanı, diğer
insandan ayıran yüzlerce farklı özellik vardı. Aynı gibi görünebilirdi
ama dikkat ettiğinizde aynı olmadığını anlardınız. Bu bazen konuşma
olur, bazen konuşmaya destek sağlayan el hareketi, yüz mimiği, kaş ve
göz oynatması veya bakışlar. Derin bakışlar, anlamlı bakışlar, anlamsız
bakışlar, boş boş bakan gözler, aptal aptal bakan yüzler. Daha da
ilginci sesin tonu, rengi, ağızdan çıkışı, kulağa gelişi, titremesi, düzgün
akması.. Hepsi bir insanı, diğer insandan ayıran özelliklerdendir.
Birimizi bir diğerimizden ayıran yüzlerce farklılık ve yüzlerce şahsına
münhasır tavır ve davranışlar vardır. İşte kafamızda yer eden asıl
bunlardır. Yoksa hepimiz beyazız. Siyah olsak “ırkçılığın ne menem bir
şey” olduğunu bizzat yaşayarak öğreniriz ama hepimiz beyazız.
Çocukluğumda Çinlilerin hep birbirine benzediğinden çok emindim.