Hep Yanında Olmak İstiyorum
İbrahim Çolak
Şükrederdik; şükür düşer bize, birbirimize cümlesini de o
sabahlarda kurmuştuk değil mi Dağlım? Bazen, sabahın ve denizin
nemli serinliğini hisseder, üşüyor musun dediğimde, cevap
vermez, yalnızca biraz daha sokulurdun. Ekmeğimizin bir kısmını
erken uyanmış şamatacı martılarla bölüşür, yeniden şehre,
yeniden karmaşanın içine dönerdik.
Sabah; yeryüzüne umutla, merhametle gülümser… Nurlu
ayetlerini saça saça gelir, insanların geçici kederlerini unutup,
Allah’ın ipinden başka tutunacak ip olmadığını hatırlatmak isterdi.
İnsan; dağlara, denize, gökyüzüne ne kadar bakarsa baksın,
baktıkları değerini kaybetmiyordu. Mavili, beyazlı, pembeli,
morlu, sisli, buğulu bir sabahla yıkanmayan aşka düşmemiştir
diyebilirim.
Yan yana, el ele yaşadığımız bu sabahların içinde, bazen,
yanaklarına vuran körpe güneş, seni öyle güzel kılardı ki, var
mısın, var mıyım, rüyada mıyız diye düşünürdüm.
Araya konuşma girmezse, tatlı bir sözcük yetiyordu kalbimizin
sıcaklığı için. Hem dağ, deniz, gökyüzünün lezzeti ve sevgi ile
kuşatılmışken doğru sözcükleri bulmanın zorluğu da vardı. Sabah
şölendi, şölende konuşulmaz, şölen seyredilirdi. “Susuyorsan
sevgiden sus. Konuşursan sevgiyle konuş.” Diyen azizde aslında
farklı bir şey söylemiyordu.