Hep Yanında Olmak İstiyorum
İbrahim Çolak
Dağlım, senin için altını çizdiğim satırlar var: “En ufak teferruatı bile
tekrar ettiriyordum. Bu geçen ayların hikâyesi bize bütün bir hayatın
hikâyesiymiş gibi geliyordu. Aşk, sanki bir nevi büyü ile uzun
hatıraların yerini tutar. Bütün öteki sevgilerin bir geçmişe ihtiyaçları
vardır. Aşk ise adeta sihirli bir tarzda, kendisi bir geçmiş meydana
getirir ve bizi onun içine gömüverir. Böylece içimizde vaktiyle bize
yabancı bir kimse ile -tabir caizse- yıllarca beraber yaşamış olmak gibi
bir şuur uyandırır. Aşk ışıklı bir noktadan ibarettir, ama yine de zaman
mefhumunu avucuna almış gibi bir hali vardır: Aşk birkaç gün önce
yoktu, birkaç gün sonra da olmayacaktır. Fakat var olduğu müddetçe
ışığını, kendisinden önceki zamanın üzerine olduğu kadar,
kendisinden sonraki zamanın da üzerine saçar.”
“Sevgi denen şeyin güzelliğini kim anlatabilir? Aşk bize, tabiatın
vakfettiği insana kavuşmuş olmak inancını aşılar; hayatımızı
birdenbire aydınlatıveren ve bize sanki onun sırrını anlatan bir ışıktır;
en ufak şeylere bile gözümüzde bir değer kazandırır; çok tatlı
oldukları için teferruatı hafızadan siliniveren ve ruhumuzda ancak
uzun bir saadet izi bırakıp geçip giden saatleri bize yaşatan, odur;
onun yüzünden bazen sebepsiz yere derin bir teessürden delice bir
neşeye geçiveririz; yine onun yüzünden, sevgilinin varlığı bizde büyük
bir zevk, yokluğu ise derin bir hüzün uyandırır; kendimizi adi ve
olağan bağlardan kurtulmuş sayar, etrafımızı saran her şeyden üstün
addederiz; yaşadığımız âlemde insanların artık gelip bizi
bulamayacaklarına inanırız; aşk bize, her düşünceyi sezmek ve her
heyecanı cevaplandırmak imkânını sağlayan o karşılıklı anlayış hissini
aşılar; bütün bunlar aşkın yarattığı bir büyüdür ki insan onu hisseder
ama tasvir etmekten de acizdir.”