Ocak 2019 ocak2019 | Page 28

Dedemizden Yadigâr; Hicaz Demir Yolu Canan Karahan Her iki demir yolunun birleştirilmesiyle başkent İstanbul, Şam üzerinden kutsal kentler; Medine ve Mekke’ye bağlanacak ve bütünüyle iç kaynaklardan transfer ile bir milli proje olacaktır. Hicaz demir yolu hattı 1908 yılında açıldıktan sonra, Hayfa ile Şam arasında her gün, Şam ile Medine arasında haftada üç gün karşılıklı yolcu ve ticarî eşya katarları çalışmaya başladı. Hac mevsimi boyunca, Safer ayı sonuna kadar Şam-Medine arasında yine karşılıklı üç sefer yapılırdı. Yalnız hac zamanına mahsus olmak üzere gidiş geliş için tek bilet kâfiydi. Böylece önceden deve sırtında 40 günde alınan Şam- Medine arası, 72 saate indi. Hareket saatleri namaz vaktine göre ayarlanıyordu. Ayrıca her seferde bir vagon mescid olarak hizmet veriyor; bir de müezzin vazife yapıyordu. Dinî günlerde ve Mevlid kandilinde Medine’ye ucuz seferler tanzim ediliyordu. Ailelerin rahat seyahat yapabilmesi için vagonlarda hususî tanzimler yapıldı. BÜYÜK İNCELİK* Medine istasyonu yapılırken, Hazret-i Peygamber(sav)’in ruhaniyetinin rahatsız olmaması için, işçilerin taş kırarken kullandıkları çekiçlere keçe sarması emrolunmuştu. Aynı zamanda trenler Medine istasyonuna yaklaştıkları zaman gürültü çıkmaması için tekerleklerine keçe sarılırdı. İngilizlerin rahatsız olmasıyla savaş başlamıştı. Cihan Harbi’nde Hicaz Demiryolu asker sevkiyatı için kullanıldı. Suriye cephesinin çöküşü üzerine, İngilizler, hattı bombalayarak sabote etti. Hatta meşhur casus Lawrence (Arapların tabiriyle El-Aurans) bedevî eşkıyasına ray ve travers başına bir altın vererek, hattın Maan’dan Medine’ye kadar olan kısmını kullanılamaz hâle getirmişti.