Dedemizden Yadigâr; Hicaz Demir Yolu
Canan Karahan
Her iki demir yolunun birleştirilmesiyle başkent İstanbul, Şam
üzerinden kutsal kentler; Medine ve Mekke’ye bağlanacak ve
bütünüyle iç kaynaklardan transfer ile bir milli proje olacaktır.
Hicaz demir yolu hattı 1908 yılında açıldıktan sonra, Hayfa ile Şam
arasında her gün, Şam ile Medine arasında haftada üç gün karşılıklı
yolcu ve ticarî eşya katarları çalışmaya başladı. Hac mevsimi boyunca,
Safer ayı sonuna kadar Şam-Medine arasında yine karşılıklı üç sefer
yapılırdı. Yalnız hac zamanına mahsus olmak üzere gidiş geliş için tek
bilet kâfiydi. Böylece önceden deve sırtında 40 günde alınan Şam-
Medine arası, 72 saate indi. Hareket saatleri namaz vaktine göre
ayarlanıyordu. Ayrıca her seferde bir vagon mescid olarak hizmet
veriyor; bir de müezzin vazife yapıyordu. Dinî günlerde ve Mevlid
kandilinde Medine’ye ucuz seferler tanzim ediliyordu. Ailelerin rahat
seyahat yapabilmesi için vagonlarda hususî tanzimler yapıldı.
BÜYÜK
İNCELİK*
Medine
istasyonu
yapılırken,
Hazret-i
Peygamber(sav)’in ruhaniyetinin rahatsız olmaması için, işçilerin taş
kırarken kullandıkları çekiçlere keçe sarması emrolunmuştu. Aynı
zamanda trenler Medine istasyonuna yaklaştıkları zaman gürültü
çıkmaması için tekerleklerine keçe sarılırdı.
İngilizlerin rahatsız olmasıyla savaş başlamıştı. Cihan Harbi’nde Hicaz
Demiryolu asker sevkiyatı için kullanıldı. Suriye cephesinin çöküşü
üzerine, İngilizler, hattı bombalayarak sabote etti. Hatta meşhur casus
Lawrence (Arapların tabiriyle El-Aurans) bedevî eşkıyasına ray ve
travers başına bir altın vererek, hattın Maan’dan Medine’ye kadar olan
kısmını kullanılamaz hâle getirmişti.