Ocak 2019 ocak2019 | Page 26

Dedemizden Yadigâr; Hicaz Demir Yolu Canan Karahan İstanbul tarih boyunca hep yolculukların başlangıç ve bitiş noktası olduğu için Doğu için ulaşılması güç bir rüyaydı. İşte bu güçlüğü ortadan kaldırmak Doğuyu batıya bağlamak ve özellikle bütün semavi dinlerin doğduğu yer olan ve inanç sahiplerince ziyareti bir borç sayılan üç büyük din için de kutsal mekân olan Kudüs, Hz Muhammed'in(sav) kabrinin bulunduğu Medine ve Müslümanların kıblesi Mekke gibi kutsal mekânlara yolculuğu demir raylar üzerinden hızlı, emin ve ekonomik olarak gerçekleştirecek bir demir yolu yapımı fikri İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda olgunlaşmaya başladı. Bu demir yolu aynı zamanda askeri ve siyasi otoritenin de bölgede güçlenmesini sağlayacaktı. Hicaz bölgesine bir demir yolu yapılması teklifi ilk olarak Amerikalı mühendis doktor zipper tarafından 1864 yılında yapılmış 1891'de Hicaz kumandanı Osman Nuri Paşa Cidde'den Mekke'ye kadar döşenecek şimendifer hattının bölge için önemi üzerine padişaha bir mektup göndermişti. Ancak bu konuda en önemli çalışma zamanın ciddi Evkaf müdürü olan Arap İzzet Paşa lakaplı Ahmet İzzet Efendi ye aittir İzzet Efendi 1891 yılında sunduğu rapordu. Şamdan Medine'ye kadar getirilecek demiryolunun Hicaz'a yönelik dış saldırılarla bölgede çıkabilecek iç isyanlara karşı önemli bir savunma olacağı, aynı zamanda da Hac ibadetini büyük ölçüde kolaylaştıracağını yazmaktaydı. Padişahın ilgisini çeken bu teklif incelenmek üzere askeri komisyon üyesi Korgeneral Mehmet Şakir Paşaya Ali edilmiş Paşa kendisine gönderilen teklifi yalnız incelemekle kalmamış demiryolu hattının fizibilitesini de çıkararak güzergahı gösterir bir harita ile birlikte padişaha sunmuştu. Bu dönemlerde Osmanlı Demir yolları büyük devletlerin birbirleri ile kıyasıya rekabet ettikleri yatırımlar haline geldi. Demir yolları yatırımlarına her Avrupa devleti kendi siyasi ve ekonomik çıkarları açısından yaklaşıyorlardı.