Dedemizden Yadigâr; Hicaz Demir Yolu
Canan Karahan
İstanbul tarih boyunca hep yolculukların başlangıç ve bitiş noktası
olduğu için Doğu için ulaşılması güç bir rüyaydı. İşte bu güçlüğü
ortadan kaldırmak Doğuyu batıya bağlamak ve özellikle bütün semavi
dinlerin doğduğu yer olan ve inanç sahiplerince ziyareti bir borç sayılan
üç büyük din için de kutsal mekân olan Kudüs, Hz Muhammed'in(sav)
kabrinin bulunduğu Medine ve Müslümanların kıblesi Mekke gibi
kutsal mekânlara yolculuğu demir raylar üzerinden hızlı, emin ve
ekonomik olarak gerçekleştirecek bir demir yolu yapımı fikri
İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda olgunlaşmaya başladı. Bu demir yolu aynı
zamanda askeri ve siyasi otoritenin de bölgede güçlenmesini
sağlayacaktı. Hicaz bölgesine bir demir yolu yapılması teklifi ilk olarak
Amerikalı mühendis doktor zipper tarafından 1864 yılında yapılmış
1891'de Hicaz kumandanı Osman Nuri Paşa Cidde'den Mekke'ye kadar
döşenecek şimendifer hattının bölge için önemi üzerine padişaha bir
mektup göndermişti. Ancak bu konuda en önemli çalışma zamanın
ciddi Evkaf müdürü olan Arap İzzet Paşa lakaplı Ahmet İzzet Efendi ye
aittir İzzet Efendi 1891 yılında sunduğu rapordu. Şamdan Medine'ye
kadar getirilecek demiryolunun Hicaz'a yönelik dış saldırılarla bölgede
çıkabilecek iç isyanlara karşı önemli bir savunma olacağı, aynı zamanda
da Hac ibadetini büyük ölçüde kolaylaştıracağını yazmaktaydı.
Padişahın ilgisini çeken bu teklif incelenmek üzere askeri komisyon
üyesi Korgeneral Mehmet Şakir Paşaya Ali edilmiş Paşa kendisine
gönderilen teklifi yalnız incelemekle kalmamış demiryolu hattının
fizibilitesini de çıkararak güzergahı gösterir bir harita ile birlikte
padişaha sunmuştu. Bu dönemlerde Osmanlı Demir yolları büyük
devletlerin birbirleri ile kıyasıya rekabet ettikleri yatırımlar haline geldi.
Demir yolları yatırımlarına her Avrupa devleti kendi siyasi ve ekonomik
çıkarları açısından yaklaşıyorlardı.