Emine Seçeroviç (Kaşlı) ile Söyleşi
Hasna Para
Bizlere Türkiye'ye muhacir olarak geldiğiniz günleri aktarır mısınız?
Bosna Hersek’teki savaşın bitmesine birkaç ay kala annemle birlikte
mülteci olarak Türkiye’ye gittim. Orada iki yıl kaldıktan sonra tekrar
Saraybosna’ya geri döndük. Savaşta geçirdiğim dönemden içimde
kalan korku, güven kaybı, insanlığa karşı hayal kırıklığıyla birlikte
gittim. Dolayısıyla ilk dönem bunlar benim insanlara karşı olan
yaklaşımımı etkiledi. Uzak duruyordum, içime kapanıktım, her gece
kabusla uyanıyordum, Bosna’da kalan babamı düşünüyordum. Savaşın
dışında başka bir hayat bilmediğim için baştan beri Bosna’yı
özlüyordum, geri dönmek istiyordum. Ama zaman geçtikçe Türkiye’de
insanların bana olan yaklaşımıyla ben de değişmeye başlamıştım. İlk
başta bana mülteci olarak bakılmasından, yardıma muhtaç olmaktan
rahatsızdım, Bosna’dan geldiğimi söylediğimde insanların ağlaması
bana zor geliyordu, çünkü bana sadece acıdıklarını düşünüyordum.
Bunlar daha çok Türkçe’yi bilmediğim dönemlerdeydi. Vakit geçtikçe
insanların aslında Bosna’yı ve bir nevi beni sevdiklerinden dolayı
ağladıklarını, üzüldüklerini anlamaya başlamıştım. Gelen kıyafet
yardımlarını almak zoruma gidiyordu çünkü savaşa kadar annem
babam her istediğimi alıyorlardı, mutlu bir çocuktum.
Fakat Türkiye’deki insanların Bosna sevgisi çok kısa zamanda bize
yansımıştı. İnsanların sevgilerinden dolayı yardım etmeleri, insanlığa
yitirdiğim güvenimin tekrar oluşmasına katkı sağlıyordu. Bosna için ne
kadar dua edildiğini gördüm. Savaştayken hep yalnızız diye
düşünürdüm, ama Türkiye’de aslında bizleri ne kadar çok düşünen
insanların olduğunu fark ettim. Tabi o dönem de çocuk olduğum için
bunları yine çocuksu şeylerle fark ediyordum.