Emine Seçeroviç (Kaşlı) ile Söyleşi
Hasna Para
Merhaba Emine Hanım. Bosna Savaşı sırasında henüz çocuktunuz.
Savaşın bir çocuğun zihninde nasıl karşılık bulduğunu okurlarımıza
anlatır mısınız?
Savaş büyükler için de kolay anlaşılan, kabul edilen, kaldırılan bir şey
değil. Dolayısıyla çocuk için bir nevi iki katı ağırdır yükü. Çocuk
kötülüğü bilmez, bildiği en büyük kötülükler oyuncaklarını
paylaşmayan arkadaşıdır mesela. Ama sonra aniden çok daha büyük
kötülüklerle karşı karşıya kalır ve onu anlaması çok zordur. Çocuk yaşta
izlenilen savaş filmlerinde korkunç sahnelerde anneler, babalar
çocukların gözlerini kapatırlar, yahut o tarz filmleri hiç izlettirmezler.
Sonra birden izlemesi bile yasak olan o filmlerin içinde bulur kendini.
Bunu anlaması, kaldırması oldukça yüktür. Korkularını herkesten çok
yaşar. Masum ve saftır, bomba düşerken elleriyle kulaklarını kapatırsa
bombadan korunacağını düşünür. Ama savaş sürdükçe çok çabuk
olgunlaşır, küçük bedende büyük insan olur. Ölümü kabullenir,
bombaları normal görür. Öte yandan içinde çocuk kalır. Bomba
parçalarıyla oyunlar oynar, bir tahta tüfekle düşmanı yenebileceğini
sanır. Yıllar süren savaşın içinde normal hayatı unutur ve öyle
yaşamayı kabullenir. İçten gülmeyi unutur. İnsanlara güvenini yitirir.
Hayal kurmayı unutur. Güzel rüyalar görmez, her gece kabusla uyanır.
Umut denilen şey ertesi gün de yaşamaktır onun için. Bundan daha
büyük beklentisi olmaz. Bugün karşımıza çıkan Suriyeli çocukların
fotoğraflarına bakarsanız hepsinin gözlerinde aynı bakış vardır. O
bakışlarda korku, güvensizlik ama yine de çocuk ruhu gizlidir. O
çocukların gözlerine derin bakarsanız aslında zihnindekilerini de
görebilirsiniz. Bunlar kolay kolay atlatılmıyor.