ÖNSÖZ
XXI
kararlılığı sırasında ortaya çıkan gelişmeler bana çok ilginç gelmeye başladı. Örneğin, Hitler rejiminin
oluşturduğu baskıların sonucu özellikle tıp bilim dallarındaki Alman Yahudileri’nin ülke dışına
kaçışının meydana getirdiği sürpriz olaylar, vs.,vs... Bana o güne kadar bildiklerimden çok farklı ve
çok değişik gelmeye başladı. Bu gelişmeler nedeni ile, 1933 Üniversite Reformu konusunda değişik
açılardan görüşleri içeren yayınları araştırmaya başladım. Bu araştırmalarımda, Alman Yahudi bilim
adamları hakkındaki bilgilerin bir yerde sınırlanmaya başladığını ama İstanbul Üniversitesi-İstanbul
Dârülfünûnu ilişkisinin, eğitimde ders olarak tanımlanan bilim dallarının tarihçesi açısından gittikçe
derinleştiğini, genişlediğini ve ilgi çekici olmaya başladığını gördüm. Bu gelişmelerde ilk dikkatimi
çeken önemli bir özellik, tıpta Cumhuriyet öncesi Dârülfünûn’daki gelişmeler oldu. Örneğin, 1900 ve
1908 düzenlemeleri. Ama konular burada takılıp kalmadı. Avrupa’da 18. yüzyılda başlayan sanayileşme
sürecindeki gelişmelerin tıp alanına katkıları ve bu gelişmelerin Osmanlı döneminde bizdeki etkileri
bana çok daha ilgi çekici gelmeye başladı. Özellikle bu dönem için kullanılan “Osmanlı tıbbının batıya
dönüşü”, “Modern tıbbın başlangıcı” gibi bazı deyimlerin de etkisi ile... Evet, Avrupa’daki sanayileşme
hareketlerinin özellikle temel bilimlerde oluşturduğu yenilikler, tüm Dünya’da olduğu gibi Osmanlı
İmparatorluğu tıbbında da yeni bir süreç başlatıyordu ama, bazı yayınlarda bunu anlatımdaki ifade
şekli bana genel bilgilerim açısından hiç hoş gelmedi. Tıp alanındaki bu yeni gelişmeleri, hemen
tamamen 1839’da açılan askeri tıp mektebine ve onun genç yaşlardaki birkaç yabancı hekimine
bağlayıp koskoca Osmanlı İmparatorluğu tıbbını âdeta yoksaymanın mantığını da hiç anlayamadım.
O kadar ki; genel olarak Osmanlı’da, Avrupa’da oluşan sanayileşme hareketlerine ve bunun meydana
getirdiği teknik alanlardaki gelişmelere uyumdaki gecikmeleri, nedenlerini doğru dürüst incelemeden
hatta bizdeki ilk sanayileşme hamlelerinin bile nasıl ve hangi nedenlerle başarısız olduğunu bilmeden,
tıp ve diğer alanlarda sanayileşme evrimindeki bu algılama gecikmelerini yalnızca İslam dininin
bilimsel gelişmelere tepkisi olarak kabul eden yorumlamalar bile vardı... Oysaki, bu olaylar çok
yönlüdür. Avrupa’da İngiltere’de başlayan sanayileşme hareketlerinin kendisine komşu Fransa ve
Almanya’ya geçişi bile yıllar sonra oldu. Hatta İngiltere’de sanayileşmenin ilk adımları olan dokuma
sanayisindeki gelişmelerde, bu daldaki küçük üretim birimlerinde çalışan kişilerin, işlerini kaybetme
korkusu ile, 1811’de sanayileşmeye tepki olarak “Luddik Hareketi” olarak tanınan büyük bir isyan
çıkardığı da herkesçe bilinir. Nottingham’da başlayıp kısa sürede ülkede geniş bir halk hareketi halini
alan bu isyan şiddet kullanılarak bastırılmış ve birçok kişiye de ağır cezalar verilmişti. Bu tür tepkiler
yalnız İngiltere’de mi oldu? Barthélemy Thimonnier adlı bir Fransız terzisi dikiş makinası yapmış
ancak bu makina ile işsiz kalacağını düşünen terziler onun atölyesini basarak yakmışlardı. Thimonnier
de yoksulluk içinde ölmüştü. Aslında Avrupa’daki sanayileşme hareketleri ile ilgili daha çok şey
söylenebilir. Örneğin; bu olaylar sonrası yıllarda, özellikle İngiltere’de, sanayileşmenin gelişmesi ile
oluşan işçi sınıfının sefaleti ve hatta yaygın hastalıklar ve yeni sosyo-ekonomik problemler de ayrı
bir konu... Hâl böyle iken İngiltere’de başlayan, genelde ve tabii tıp alanında da oluşan bu