Nobel Tıp Kitabevleri | Page 20

4 BÖLÜM 1 • MOLEKÜLER ENDOKRİNOLOJİ sequencing”de yalnızca genomdaki protein kodlayan bölgeler dizilenmektedir. Elde edilen verinin normal veritabanlarıyla karşılaştırılmasıyla tek bir hastada dahi hastalığa yol açan tek gen mutasyonu saptanabilmektedir. Bu tekniğin yakın gelecekte tanısal amaçlı olarak rutin olarak kullanabileceği öngörülmektedir. Tek gen hastalıklarında literatüre rapor edilen bütün mutasyonların kapsamlı bir şekilde bulunabileceği bir veri tabanı olan HGMD (human gene mutation database http://www.hgmd.cf.ac.uk/) adlı bir veritabanı da vardır. Endokrinolojik hastalıkların temelini oluşturan mutasyonların en sık şekilleri aşağıda verilmiştir: Missense (yanlış anlamlı) mutasyonlar: Proteinin yapısındaki amino asitlerden bir tanesi bir başka amino asit ile yer değiştirmiştir. Örneğin; p.P353S mutasyonunda TACR3 geninde normalde P ile gösterilen ve Prolin olan 353. amino asitin S ile gösterilen Serin’e değişmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mutasyon tanımındaki başlangıçtaki “p.” tanımın proteine göre yapıldığını göstermektedir. Bu amino asit değişikliğine yol açmış olan DNA değişikliği ise c.C1057T şeklinde gösterilir. Burada “c.” tanımın cDNA’ya göre yapıldığını, normalde “C” ile gösterilen ve sitozin olan 1057. nükleotidin “T” ile gösterilen Timin’e değiştiği anlaşılmaktadır. Bir missense mutasyonun proteinin fonksiyonunu değiştirerek hastalığa yol açıp açmadığını anlamak her zaman kolay değildir. İlk yapılacak iş bu mutasyonun bilinen zararsız değişiklikleri (SNP: single nucleotide polimorphism) gösteren veritabanlarında (http://www. ncbi.nlm.nih.gov/snp) yer alıp almadığını kontrol edilmesidir. Eğer mutasyon bilinen bir SNP değil ise bu mutasyonun zararlılık durumunu tahmin etmekte kullanılan internet temelli programlardan yararlanılabilir. En sık kullanılan programlardan polyphen-2 (http:// genetics.bwh.harvard.edu/pph2/index.shtml) bu amino asitin evrim boyunca basitten karmaşığa doğru değişik türlerdeki homolog genlerde korunmuş olup olmadığına göre değerlendirme yapar. Korunmanın derecesi bu değişikliğin zararlı olma olasılığıyla doğru orantılıdır. Her durumda bir missense mutasyonun ilgili proteinin fonksiyonunu bozup bozmadığı in vitro deneysel ortamda kanıtlanmalıdır. Örneğin; p.P353S mutasyonunu içeren TACR3 geni HEK293 hücre kültüründeki hücrelerin hücre zarında eksprese edilmelidir. Daha sonra, bu hücreler bir reseptör olan bu proteinin (Nörokinin reseptör 3) ligandı (Nörokinin B) tarafından uyarılmalıdır. G protein yapısında olan bu doğal reseptör uyarıldığında hücre içi kalsiyum artışı olurken mutant reseptörü taşıyan hücrelerde bu durum gözlen- meyecektir. Mutasyonun proteinin işlevini bozduğunu gösteren bu tür çalışmalara fonksiyonel çalışmalar denir. Akraba evliliği oranının yüksek olduğu popülasyonlarda bulunan mutasyonlar genellikle homozigottur; yani her iki allelde aynı mutasyon mevcuttur ve bu mutasyonun kökeni kuşaklar öncesindeki ortak bir atadır. Bazen aynı genin iki allelinde birbirinden farklı zararlı mutasyonlar vardır. Örneğin; TACR3 geninde bir allelde p.P353S mutasyonu varken diğer allelde p.G93D mutasyonu vardır. Bu mutasyonlardan her ikisi de kendi başına zararlıdır. Otozomal resesif kalıtımın bu birbirinden farklı iki mutant allelin aynı bireyde bulunmasıyla hastalık fenotipi oluşturması şekline bileşik heterozigot (compound heterozigot) denir. Nonsense (anlamsız) mutasyonlar: Nonsense mutasyonlarda ise DNA dizisindeki bir değişiklik sonucu kodon STOP olarak değişmiştir ve bu değişikliğin bir sonucu olarak translasyon bu noktada duracaktır. Örneğin; p.W153X mutasyonunda normalde “W” ile gösterilen ve triptofan olan 153. amino asit STOP olarak değişmiştir. Buna yol açan cDNA değişikliği ise c.G458A şeklindedir. Nonsense mutasyonlar sonucu protein işlevi çok yüksek olasılıkla bozulmuştur. Nonsense mutasyonlar hemen hemen tüm durumlarda zararlı mutasyonlar olarak kabul edilir. Çerçeve kayması (Frameshift) mutasyonları: Kodlayan bölgelerdeki normal nükleotid dizisinin, 3’ün katları şeklinde olmayan delesyon veya insersiyonlar sonucu değişmesiyle ortaya çıkan doğal olandan tamamen farklı amino asit dizilerinin oluşmasını tanımlarlar. Örneğin; PRAMEF4 genindeki c.1256_1257insC:p. R419fs, mutasyonunda cDNA’daki 1256. nükleotidin sağına fazladan “C” ile gösterilen bir sitozinin girdiği ve bunun nükleotid dizisini tamamen değiştirdiği (çerçeve kaymasına yol açtığını) ve bunun sonucu olarak da protein yapısının “R” ile