O sessizlik eksiltmez, arttırır yüreğindekileri. Gonca yüreklere nice hayaller üflenir
geceleri… Gölgen döner dolaşır sinende saklanır. Gölge dağıtan güneş yoktur artık, kilidi
açılır gecenin. Gölge ve ışık aynı nurun iki farklı görünüşü, gözleri ve gönülleri büyüleyen.
Işığın gücü yetmez gölgeye, gölge ışıktan beslenir. Ancak geceye başını yaslayan
dinlendirebilir gönlünü ve zamanın o berrak sesine kulak verip, solgun yalnızlıklardan
kurtarır kendini. Zamanın ötesine atar köklerini…
Gün tepelerin arkasında uyumaktadır henüz. Altın renkli şafağın günü çağıran sesi
gelmeden önce, güneş ufukları alevle boyamadan. Güneş ışıktan bir el gibi gözleri ve
gönülleri kapatmadan. Anlamsız donuk aydınlık, geceden kalma hayallerin üzerini bir sis
gibi örtmeden önce, bin bir yalancı suret serpmeden gözlere. Ya da uyku parmak uçlarıyla
göz kapaklarını indirmeden. Geceleri kum saatinde ipek böceği büyütürken henüz zaman,
yüreğini kül yığınına çevirmeden önce. Taşların uyanmasını bekleme. Hangi gerçek
şafakla açar ki? Ve hangi şafağı taşıyabilirsin her an yeni ufuklara?
Yerleştir yüzüne taşın sessizliğini, bir mermer sükûnetini. Bin nefeslik sözleri bırak. Dilsiz
hayallerin, geceleri kalbinden dökülüp sana yol göstersin. Bilirsin şairler ruhların dilinden,
hayal ipliklerinden kumaşlar dokurlar geceleri. Binlerce yıldır her gün hiç bıkmadan açan
gece çiçeğinin sır kokulu hatıralarını topla. Gecenin o loş, diri ve duru sessizliğini dinle.
Sükûtun şarkısı bırak coştursun yüreğini. Yoksa sönüyor her geçen gece hayatın soluk
kıvılcımları. Her geçen gecenin ayrı ayrı gömüldüğü koca bir mezarlıktır ömür. Bırak sızsın
gözyaşlarının sisi ruhunun derinliklerinden. Kanamayan aşk yarası, taşmayan gözyaşları
ne işe yarar ki? Bırak gözyaşlarında boğulsun gözlerin. Ancak gözyaşlarıyla eritirsin
üzerindeki zaman tortusunu. Işıltılı gözyaşlarını saç yıldızlara.
Sesi olmayan kelimelerle, her türlü görüş, bakış ve hissedişten sakladığın sırrı dök orta
yere. Çığlıkları sükût ile boğan, gözlerinde bir şebnem gibi çiçeklenen yüreğinle.
Söylenmemiş, henüz lisanlarda yer tutmamış sözler donsun dudaklarında. Yapıştır dilini
damağına. Seslenişin yük olmasın rüzgâra. Canlı, fakat boynu bükük bir sonbahar güneşi
gibi ol. Hafif bir tebessüm, biraz da naz, uzat ellerini gecelerde ötelere…
15