Tasarım/Design: Angelo Mangiarotti
Malzemesel özelliklerden yararlandığı saf geometrik formlara olan ilgisi
Milano ve Venedik’te 1980’lerde yaptığı bir dizi demiryolu istasyonundaki
inceltilmiş beton formlarda net olarak görülür.
Bütün bunlara rağmen Mangiarotti’nin esas yenilikçiliği ürün
tasarımında ortaya çıkar. Malzemenin özünü şekil yaratmakta kullanarak
önce betona daha sonra mermer ve cama uyguladığı bu metodla kendi
tasarım dilini oluşturdu. Cam ve mermer gibi doğal malzemelere el ve
makine ile istediği şekli verebilmek ona cam kaplar ve mermer masalar
gibi işlevsel objeler tasarlama olanağı sağladı. Tasarımcının adıyla
özdeşleşen, ünlü Eros masa serisi sadece şekilleri ve yerçekimi sayesinde
bir arada tutulan iki mermer elemanın kombinasyonundan oluşuyordu.
Masanın tabanıyla üst kısmını birleştiren yerçekimi bağlantısı mermerin
özell iklerini yepyeni bir şey yaratmak üzere kullanmanın temel ancak
dahice bir yoluydu. Mangiarotti, Eros masayı çok farklı şekil ve ebatlarda
yeniden çalışarak, mermerin çok çeşitli formatlara kolayca adapte
olabilen esnek bir malzeme olarak potansiyelini ortaya çıkardı.
Mangiarotti’nin organik modernizmi bu objelerde saf formel bir
ergonomiyi hayata geçirdi. 1960’larda İtalya’da yaşanan tasarım
patlaması esnasında Gio Ponti ve Joe Colombo gibi pek çok İtalyan
tasarımcı onun saf biçimleri günlük tasarım objelerine uygulamaya
dair ilgisini paylaşıyordu ama Mangiarotti’nin doğal malzemelere olan
ilgisi onun tasarımlarını daha ileri bir noktaya taşıdı. Yuvarlak, akıcı
formlarla belirlenen dili, cam ve mermerin yüzey dokuları ile ağırlık
ve kütle gibi malzemesel özellikleriyle işlevsellik arasında uyumlu bir
denge kurdu. Bu uyum sayesinde, dünyanın çok farklı bölge ve kültürleri
fascination with technology and materials was applied to modular industrial
buildings systems and the expressive use of concrete. His interest in pure
geometric forms drawn from material properties could be seen in attenuated
shapes in concrete were most completely realized in a series of railway
stations in Milan and Venice in the 1980s.
But it was in his product design that Mangiarotti established something new.
Using the essence of materials to develop form, the success he had with
concrete now applied to marble and glass allowed him to create his own
design language. Natural materials such as glass and marble fashioned by
hand and machine became for him an opportunity to generate functional
objects such as glass containers and marble tables. His famed series of Eros
tables, one of his signature design pieces, were a combination of two marble
elements joined only by their shape and gravity. The gravity joint connecting
the base and top of the table was a basic yet technically ingenious way of
using the properties of marble to achieve something new. The Eros table was
reworked by Mangiarotti in many different shapes and sizes each realizing
the potential of marble as a flexible material that could be easily adapted to
various formats.
The organic modernism of Mangiarotti introduced ergonomics in a pure
formal way in these objects. While many other Italian designers from this
period of the great Italian boom in design in the 1960s such as Gio Ponti and
Joe Colombo shared his interest in pure shapes applied to everyday design
objects Mangiarotti’s interest in natural materials took his designs further.
His language of round, flowing shapes harmoniously balanced function
with the surface textures of glass and marble and the material properties
Eccentrico Masa (1984)
Eccentrico, Mangiarotti’nin mobilya tasarımındaki ustalığının bir göstergesi. Eski
Japon mobilya sistemlerinde ahşap malzemeyle uygulanan geçme yöntemi,
tamamen mermer olan iki parçadan oluşan bu masada tekrar yorumlanmış.
Eğimli olarak duran silindirik bir kütleden oluşan ayak ve tam olarak bu sütuna
geçecek şekilde bir boşluğa sahip eliptik bir yüzey malzemenin kendi ağırlığından
faydalanarak bir arada duruyor. Beyaz için Carrara, siyah için Marquinia mermerleri
tercih edilmiş. Masa ve sehpa olarak iki versiyonu bulunuyor.
Eccentrico Table (1984)
Eccentrico is an all-marble table continuing Mangiarotti’s experimentation
with gravity joints, featuring a special elliptical table-top design embedded
asymmetrically into an inclined cylindrical leg blocking any vertical sliding by
means of friction and eccentricity, using its own weight to push down and fully
close an otherwise open joint. The table made Angelo Mangiarotti one of the
great furniture “builders” of the 20th century.
22 NATURA • MART - NİSAN 2013 / MARCH - APRIL 2013