My first Magazine bulanık 2 | Page 23

4) Eko, Narsisizm ve Nergis: Ovidius’un anlatımına göre bir zamanlar Ekho (Echo) adlı sus- mayı bilmeyen bir nympha yaşarmış. Kıskançlığıyla ünlü Hera (Juno), eşi Zeus’un kucağına özgür atılan nympha’ları (Tabii ya kesin öyledir, Zeus’un gözü Hera’dan başkasını görmez zaten, ke- sin nympha’lar onun kucağına atlıyordur.) yakalayacakken konuşmalarıyla Hera’yı oyalarmış Ekho, diğerleri kaçsın diye. Bu tuzağı sezen Hera, Bir daha bu kandırıcı dilin dönmeyecek… gibisinden tehditlerde bulunmuş nympha’ya. Hera’nın laneti üzerine, ancak duyduğu son ses- leri yankılayabilecek kadar konuşabilir olmuş Ekho. Ovidius, Ekho’nun öyküsünü; bir ırmak ile nympha’nın, peşine hem delikanlı hem de kızların düştüğü güzeller güzeli oğlu Narkissos (Narcissos) ile buluşturmuştur. Narkissos doğduğunda anası, “Çok yaşar mı?” diye sormuş biliciye. “Kendini bilmezse çok yaşar.” olmuş aldığı yanıt. Gel zaman git zaman Narkissos on altısını bulmuş ve bizim Ekho da katılmış ona gönül verenler kervanına. Hera’dan dolayı iletişim sorunu çektiğinden derdini anlatması zor olmuş tabii oğlana. Ekho bir gün herhâlde yine Narkissos’u takipteyken bağırmış oğlan, demiş Kim var yakında? Nedense eko yapmış sesi: Kim var? Narkissos Gel demiş sonra. Bir ses duymuş, Gel diyen ona. Ne kaçarsın ben- den? “Ne kaçarsın benden?” Birleşelim. “Birleşelim.” Söylettikten sonra Ekho istediği şeyi Narkissos’a, dolamak istemiş kollarını sevdiğinin boynuna. Ama kendini beğenmiş Narkissos kaçmış ondan, Çek beni kucaklamak isteyen kollarını. Ölür de veririm sana kendimi diyerek bir yandan. Ve eko yapmış sesi: Veririm sana kendimi. Çekilmiş ormana en sonunda Ekho. Yalnızlık, sevgi, acı ve kaygılar tüketmiş bedenini. Şöyle anlatır ozan, bahtsız nympha’nın sonunu: Dağılıp yele karışıyor ıslak özü gövdesinin, ona kalan bir ses bir de kemik. Sesi durur, bir kaya biçiminde kemikleri, öyle söylenir. Yerleşmiş ormanlara o gün, dağlarda görünmez olmuş. Oradan duyurur sesini kim çağırırsa, bir sestir ondan kalan, yaşayan. Ekho’dan geri- ye eko kalmış anlayacağınız. Peki Narkissos’un sonu? Bilicinin kehaneti tuttu mu? Ekho’ya üzülmüş olacak, nympha’lardan biri (belki de Ekho’nun kendisi) haykırmış göğe: Sevsin de kavuşmasın sevdiğine o da, budur dileğim. Bir av dönüşü Narkissos; yeşil otlarla çevrili, ıs- lak ağaçların koruduğu onu güneşten, kimsenin bulandıramadığı bir oluk suyunun pırıl pırıl görünüşüne dalmış. Sudan içerken gördüğü yansımasına tutulmuş oğlancık. Uzanmış otlar üzerine, Yunan büstü gibi olan suratında ikiz yıldızlara benzeyen gözlerine mi Dionysos’a ya da Apollon’a yaraşan, görenin şaştığı kızıl saçlarına mı ince tüylü yanaklarına mı fildişi gibi ak boynuna mı güzel ağzına mı hayran olsun bilememiş. Açlık, yorgunluk duymaksızın kalmış orada, kendisiyle baş başa. Defalarca öpmüş suyu. Dolanmak için ona, daldırmış kol- larını suya. Seven de sevilen de kendisi diyor Ovidius ama ne gördüğünü bilmezmiş talihsiz oğlan. Zavallıcık, karşısındakinin de kendine yangın olduğunu düşünüp suyun onlara engel olmasına isyan etmeye başlamış sonunda. Bu isyanları sırasında “Gülersem gülersin, ağlarsam ağlarsın… Kaş göz etsem oynatırsın kaşını gözünü sen de.” gibi hezeyanlarının yardımıy- la olacak, anlamış kendi kendine vurulduğunu en sonunda. Ve suyu bulandırmış gözyaşları Narkissos’un. Silik bir yüz yansımış şimdi suya. Uzaklaştığını görünce gitmemesi için haykır- mış görüntüsüne, başlamış bir yandan da göğsünü dövmeye. Kendini biraz yaraladıktan sonra su durulmuş ve görünce kendisini, geçmiş Narkissos’un öfkesi. Ama kurutmuş onu bu aşkın ateşi, gitmiş eski güzelliği, bozulmuş sağlığı, kalmamış gücü kuvveti. Ekho onu böyle görünce 23