4) Eko, Narsisizm ve Nergis: Ovidius’un anlatımına göre bir zamanlar Ekho (Echo) adlı sus-
mayı bilmeyen bir nympha yaşarmış. Kıskançlığıyla ünlü Hera (Juno), eşi Zeus’un kucağına özgür
atılan nympha’ları (Tabii ya kesin öyledir, Zeus’un gözü Hera’dan başkasını görmez zaten, ke-
sin nympha’lar onun kucağına atlıyordur.) yakalayacakken konuşmalarıyla Hera’yı oyalarmış
Ekho, diğerleri kaçsın diye. Bu tuzağı sezen Hera, Bir daha bu kandırıcı dilin dönmeyecek…
gibisinden tehditlerde bulunmuş nympha’ya. Hera’nın laneti üzerine, ancak duyduğu son ses-
leri yankılayabilecek kadar konuşabilir olmuş Ekho. Ovidius, Ekho’nun öyküsünü; bir ırmak
ile nympha’nın, peşine hem delikanlı hem de kızların düştüğü güzeller güzeli oğlu Narkissos
(Narcissos) ile buluşturmuştur. Narkissos doğduğunda anası, “Çok yaşar mı?” diye sormuş
biliciye. “Kendini bilmezse çok yaşar.” olmuş aldığı yanıt. Gel zaman git zaman Narkissos
on altısını bulmuş ve bizim Ekho da katılmış ona gönül verenler kervanına. Hera’dan dolayı
iletişim sorunu çektiğinden derdini anlatması zor olmuş tabii oğlana. Ekho bir gün herhâlde
yine Narkissos’u takipteyken bağırmış oğlan, demiş Kim var yakında? Nedense eko yapmış
sesi: Kim var? Narkissos Gel demiş sonra. Bir ses duymuş, Gel diyen ona. Ne kaçarsın ben-
den? “Ne kaçarsın benden?” Birleşelim. “Birleşelim.” Söylettikten sonra Ekho istediği şeyi
Narkissos’a, dolamak istemiş kollarını sevdiğinin boynuna. Ama kendini beğenmiş Narkissos
kaçmış ondan, Çek beni kucaklamak isteyen kollarını. Ölür de veririm sana kendimi diyerek
bir yandan. Ve eko yapmış sesi: Veririm sana kendimi. Çekilmiş ormana en sonunda Ekho.
Yalnızlık, sevgi, acı ve kaygılar tüketmiş bedenini. Şöyle anlatır ozan, bahtsız nympha’nın
sonunu: Dağılıp yele karışıyor ıslak özü gövdesinin, ona kalan bir ses bir de kemik. Sesi durur,
bir kaya biçiminde kemikleri, öyle söylenir. Yerleşmiş ormanlara o gün, dağlarda görünmez
olmuş. Oradan duyurur sesini kim çağırırsa, bir sestir ondan kalan, yaşayan. Ekho’dan geri-
ye eko kalmış anlayacağınız. Peki Narkissos’un sonu? Bilicinin kehaneti tuttu mu? Ekho’ya
üzülmüş olacak, nympha’lardan biri (belki de Ekho’nun kendisi) haykırmış göğe: Sevsin de
kavuşmasın sevdiğine o da, budur dileğim. Bir av dönüşü Narkissos; yeşil otlarla çevrili, ıs-
lak ağaçların koruduğu onu güneşten, kimsenin bulandıramadığı bir oluk suyunun pırıl pırıl
görünüşüne dalmış. Sudan içerken gördüğü yansımasına tutulmuş oğlancık. Uzanmış otlar
üzerine, Yunan büstü gibi olan suratında ikiz yıldızlara benzeyen gözlerine mi Dionysos’a
ya da Apollon’a yaraşan, görenin şaştığı kızıl saçlarına mı ince tüylü yanaklarına mı fildişi
gibi ak boynuna mı güzel ağzına mı hayran olsun bilememiş. Açlık, yorgunluk duymaksızın
kalmış orada, kendisiyle baş başa. Defalarca öpmüş suyu. Dolanmak için ona, daldırmış kol-
larını suya. Seven de sevilen de kendisi diyor Ovidius ama ne gördüğünü bilmezmiş talihsiz
oğlan. Zavallıcık, karşısındakinin de kendine yangın olduğunu düşünüp suyun onlara engel
olmasına isyan etmeye başlamış sonunda. Bu isyanları sırasında “Gülersem gülersin, ağlarsam
ağlarsın… Kaş göz etsem oynatırsın kaşını gözünü sen de.” gibi hezeyanlarının yardımıy-
la olacak, anlamış kendi kendine vurulduğunu en sonunda. Ve suyu bulandırmış gözyaşları
Narkissos’un. Silik bir yüz yansımış şimdi suya. Uzaklaştığını görünce gitmemesi için haykır-
mış görüntüsüne, başlamış bir yandan da göğsünü dövmeye. Kendini biraz yaraladıktan sonra
su durulmuş ve görünce kendisini, geçmiş Narkissos’un öfkesi. Ama kurutmuş onu bu aşkın
ateşi, gitmiş eski güzelliği, bozulmuş sağlığı, kalmamış gücü kuvveti. Ekho onu böyle görünce
23