Mucize Ruh 13. Sayı Turgut Uyar Edebiyat Kültür Sanat Dergisi 13. sayı | Page 53
Amca eliyle sonra diye işaret etti. Herkes birbirini davet etti.
-Çocuk acıkmıştır, yoldan geldiniz, önce siz diyerek, Nuri onları tam
karşıdaki odaya götürdü.
Birkaç masa birleştirilmiş, çevresine plastik beyaz sandalyeler kon-
muştu. Muşambadan masa örtüsünün üzerine, düzenli aralıklarla
şeffaf folyoya sarılmış bir paket, yanında da bir kutu ayran bırakılmış-
tı. Camın biri ardına kadar açıktı.
-Oğlum önce büyükler otursun, dur acele etme.
Babanın ısrarına rağmen Kaan oturup çabucak paketi açtı. Yine her-
kes birbirini davet etti.
Mustafa babasından aldığı terbiyeyi şu oğlana anlatamamaktan
içi içini yiyordu. Kaan plastik çatalı kullanmak yerine, eliyle kebabı
ucundan kopardı. Pidenin içine maydanozla karışmış soğanı yerleşti-
rip, dürüm yapmaya çalıştı. Odaya, soğukla yoğrulan yağ, ter, duman
kokusu yapıştı.
-Ver ben sana yapayım, dökeceksin üstüne.
-Mustafa seni iyi gördüm. Yengem nasıl? Uzun süre oldu, dedi, Nu-
ri’nin abisi Emin.
-İyi çok şükür, o da gelmeyi çok istedi de işinden izin alamadı. Oğlum
dur ayranı ben açarım.
-Bırak rahat rahat yesin Mustafa, daha ister misin?
-Sağ ol Emin, fazla yemez o, diyerek Kaan’la göz göze geldi.
O sırada masaya üç büyük tepsi baklava geldi. Aynı anda içerdeki
odadan yine Fatiha sesleri yükselince, herkes yemeği bırakıp dua etti.
Kaan’ın bir eli havada, diğer elinde kebabın kalan parçasıyla durumu
idare etti. Plastik çatalla baklavayı yemeye kalkınca çatalın ucu kırıldı.
-Oğlum ağzına batacak, neyse elinle ye nasılsa kirlendi.
-Baba, baklavadan bir tane daha alayım mı?
-Daha içerde bir dolu insan var ayıp olur yahu… Dur benimkini vere-
yim sana.
Ellerini ıslak mendillerle birkaç kez temizledikten sonra içeriye geç-
tiler. Kahveci bu sefer elinde ki askıda, ince belli, tabaksız çayları do-
laştırdı. Kaan çayla ilgilenmedi;
-Baba hep erkekler mi cenaze evine gelir?
-Kadınlar da başka bir evde toplanmıştır. Kalabalık olunca bir eve sı-
ğılmıyor.
-İşlerin nasıl abi?
-Nuri, büyük şehir işte biliyorsun. Hayat çok pahalı ve zor… Ama alış-
tık işte, oralı olduk. Oğlanı üniversiteye yerleştirelim de, ondan sonra
kaçarız inşallah.
52