Mayıs 2019 mayıs2019 | Page 44

Ne acıdır ki günümüzde yanımız – yöremiz, önümüz – arkamız, liyakatsiz, basiret ve ferasetten yoksun insanların işgali altındadır. İnsanlar bir yerlere başkan veya yönetici olabilmek adına değer, ilke ve davalarını kurbanlık koç gibi allayıp pullamaktalar. Hele de şan – şöhret amacı ile vazifeye talip olmak bütün bir milleti dolandırmaya kalmak değil de nedir? Zamanında ne güzel demiş diyen: “Şöhret, felakettir.” Lakin hakiki tabloya baktığımızda ise insanların, gözlerine mil çektirmişçesine bu felaketin kucağına atladıklarını görüyoruz. İşin can acıtan bir diğer kısmı ise, çoğu zaman vazife talebine red cevabı verildiğinde söz konusu şahıs bir gün önce uğruna ölebileceği davanın, o günden itibaren düşmanı olmakla beraber aynı şekilde kendisine mühim bir vazife verilen bir kişiden, aynı vazife geri alınmak istendiğinde de ver yansın edip, ortalığı tozu dumana katmaktadır. Halbuki kişi, her daim yaptığı işe kendisinden daha ehil bir kimsenin olduğunun veya olacağının bilincinde olup, verilen vazifenin bir emanet olduğu şuuru ve erdemi ile, sadece rıza-i ilahi için hareket etmelidir. işte bu erdem gerçekten de hizmet gayesi içerisinde olanlara mahsus bir erdemdir. Hizmetten maksat ise insana / insanlığa / İslam’a yani direk olarak Allah’a hizmettir. Allah’ın amaç olduğu bir davada ise kayırmak, kayrılmak, makam, mevki, şöhret vb. kavramlar birer boşa çalışma olup, ahirette müflis olacak olmanın habercisidir. Vazifenin, aslı itibari ile istendiğinde zillete dönüşebileceği, layık görüldüğünde ise bir izzet olabileceğini kavradığımız günleri tez zamanda görmemiz dileği ile... Vesselam... 44