Sözü genç adam aldı;
-Sayın hâkimim geçen gün bir ıspanak yapmıştı, ıspanakları doğramayı unutmuş mesela…
-Öyle olur mu be kızım, ıspanağı bir güzel doğrayacaksın, sonra.. ne diyorum ben ya…
-Geçen gün kuru fasulye yaptı, suyu koymayı unutunca gerçekten de kuru fasulye oldu
ama çok kuru!
-Susuz kuru fasulye mi olur aa kızım, yanında da bir baş soğanı doğrayacak, biraz pul biber
serpecek, biraz da limon sıkacaksın, ohh tadından yenmez!
-Sahanda yumurta yaparken de sahanı unutmuştu…
-Bak onu ben çok iyi yaparım, önce yağı sahana koyuyorsun, sonra.. üfff be siz de burayı
yemek programına çevirdiniz.
-Özür dileriz hâkim bey, mesele yemek değil, sessizlik. Yoksa çok şükür halimiz vaktimiz
yerinde, iyi de kazanıyoruz. Hani dışarıda da yeriz ama hep telefonla uğraşmaktan
birbirimizi davet edemiyoruz, bir tek cümle konuşamıyoruz.
-Eve gelince telefonu kapatın.
-Çok denedik hâkim bey, bu süre 15 dakikayı geçerse başarı sayıyoruz ama zaten olsa da
bu defa uğraşacak başka bir teknolojik alet buluyoruz.
-Yani aslında ikiniz de sorunu biliyorsunuz, teknoloji sizin değil, siz teknolojinin esiri
olmuşsunuz.
-Aynen öyle ama bu esaretten kurtulamıyoruz. Bizi özgür bırakın hâkim bey, bizi boşayın
ki aklımız başımıza gelsin!
-Çocuklar bu benim son davam, iki gün sonra emekli oluyorum. Köyde küçük bir bahçesi
olan ev aldım. Çiçekle uğraşacağım, toprağı eşeleyeceğim, temiz havada gezeceğim,
bugüne kadar aldığım bütün stresi atacak çok yer bulacağım. Size tavsiyem, boşanmayın.
Bu davayı geri çekelim, hiç görülmemiş olsun, hiç duruşulmamış olsun. İkiniz de izin alın,
bir ay köyde bizimle birlikte yaşayın. Merak etmeyin eşim de, ben de çok güzel yemek
yaparız. Sizin şiddetsiz geçimsizliğiniz şiddetliye çevirmezsek, bu işi başardık demektir
ama tek bir şartım var..
İkisi birden atıldı; nedir?
-Cep telefonu, tablet, bilgisayar ve TV olmayacak. Yani “şiddetsiz geçimsizlik” dediğiniz
yaşam tarzınızın “şiddetsizliğini” alacağız, tıpkı stresini şıp diye çekip alır gibi…
39