Halil Hâkimin emekliye ayrılmasına birkaç gün
kalmıştı, yeni dava almaya niyeti yoktu ama boşanma
davalarına bakan diğer hâkim izne ayrılınca bakacağı
son davalar da önüne gelmişti. Bu davada onlardan
birisi, hatta sonuncusuydu. Mübaşir ikinci bağırmaya
hazırlanıyordu ki, içeriye bir kadın ve bir erkek girdi.
İkisi de sanık sandalyesine yakın yerde durdular,
hâkim “otur” işareti yapınca ikisi de oturdu. Halil bey,
davaya başlamadan çiftçi incelemeye başladı, hep
böyle yapardı. Onlar konuşmadan, tecrübesini
konuştururdu.
Belki
konuşamazlar,
belki
heyecanlanırlar, belki düzgün cümle kuramazlar diye,
vücut dilini konuşturur, tecrübesiyle yoğururdu.
Erkek 30’lu yaşlardaydı, kadın da 20-25 gösteriyordu. Erkek yakışıklı denecek gibiydi, kadın da
çok güzel birisiydi. Doğrusu ikisi bir birine çok yakışıyordu. Uyumlu bir çift
görünümündeydiler, bu boşanma nereden çıkmıştı? Bak şimdi merakı bir kat daha arttı.
Üstelik ikisi de “pırlanta” denilecek bir görünümdeydi, iyi insanlardı ve iyiler bir arada
yaşamalıydı, ayrı düşmemeliydi.
Salonda avukat yoktu, savcıya da gerek görülmemişti. Bir hâkim, bir de sıradaki davanın
anonsunu yaptıracak mübaşir vardı. Mübaşir arada bir de “şiddetli geçimsizliğin” şahitlerine
yemin ettirirdi, sadece gerçeği söyleyeceklerine yemin ederlerdi, çoğu da gerçek olmayanı
söylerdi. Mübaşir de bilirdi ki, bir insanın gerçeği söylemesi için yemin etmesine gerek
yoktu. İnsanın doğası, doğruyu söyleme üzerineydi. Aksine yalan söyleyecekler için bir
yemin merasimi düzenlenmeliydi ya, her şey gibi bu da bozulmuştu.
İlk sözü hali üzere hâkim aldı; “şiddetli geçimsizlikle mahkememize boşanmak istediğinizi…”
-Sayın hâkimim bizimkisi şiddetsiz geçimsizlik.
Halil Hâkim şaşırdı. Deminki mübaşirin anonsunda bir yanlışlık olmadığını o zaman anladı
ama şiddetsiz geçimsizliği anlayamamıştı.
-Nasıl yani, diye sordu…
-Sayın hakimim, eşimle severek evlendik..
“Evet” diye araya girdi genç kadın.
Genç adam devam etti; Biz bir birimizi çok seviyorduk, halen de çok seviyoruz.
-Ah be evladım! Bu benim son davam. Farklı olsun dedim ama böyle değil. Madem bir birinizi
seviyorsunuz benim karşımda ne işiniz var, bu soğuk duvarların arasına ne diye geçtiniz, sıcak
ve mutlu yuvanız varken?
37