Fatihvâri Bir Yaşam: Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri
Şeyma Öztürk
Kelimelerin hüznüne şahit olmak isterse
insan onu bir ölüme ses verirken dinlesin.
Usul usul kıyısından geçsin lakin hiç ses
etmesin. Ürkütmesin kelama kadir ne
varsa. Hepimiz öleceğiz. Nitekim ne güzel
anlatmış Üstâd-ı Azam:
“Öleceğiz müjdeler olsun müjdeler olsun
Ölümü öldüren Rabbe secdeler olsun”
Peki, ne anlatmak istemiş hangi hale
kulak vermek istemiştir hiç düşündük
mü? Yaşıyoruz, lakin hiç ölmeyecekmiş
gibi. Yaşıyoruz sanki dünyanın tapusu
bizimmiş gibi. Gideceğiz. Bir hayra
muhtaç olarak gideceğiz. Ya hayırla
anılacak adımız yahut anılmaya dahi
kıymet bulmayacak. Heybemizde ne
kadar kıymetli taşlar var ise işte o kadar
kıymete layık olacağız. Peki bu kıymetli
taşlara nasıl sahip olur ki insan? Ne kadar
kıymete kadir işler yapılırsa o kadar
kıymete tabi taşlara sahip oluruz. Evvela
yapacağımız iş Efendimiz (sav)’in çok
kıymetli hadislerinden birinde geçiyor:
‘’elinizin altındakilere sahip çıkın...’’
evvela bu hadisin elinden tutarsak hayat
çok farklı bir yere dönüşür. Ölüm
kulağımıza ne kadar ürkütücü gelse de
Azrail( as) bir gün bizim için de gelecek.
Ve bu gelişin bir daha dönüşü olmayacak.
Nasıl ölmek istiyorsak azığımızı o şekilde
hazırlamamız gerekiyor. Dedik ya herkes
elbet ölecek. Kim olduğuna bakılmadan
ömür denilen emanet elbet sahibine
teslim edilecek. Hep merak etmişimdir bir
devlet başkanı bir sadrazam bir padişah
ölümü nasıl bekler? Ne ilginç değil mi
binlerce insanı yönetmeye gücün olsun
ama ölümün önüne geçecek hiçbir kelime
dökülemesin dudaklarından.
31