Neden göçlerin çok büyük bir kısmını alır? Onca hava
kirliliğinden,
trafikten,
kalabalıktan
şikayet
edilmesine rağmen insanları içinde tutan bir ruhu
vardır. “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu
fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel
ordudur.”*1] Peygamber müjdesi olması bile yeterli
değil midir o eşsiz ruha sahip olmasına? Yedi
tepesinden bakıldığında minareleri, boğazı, denizi…
İstanbul’un ruhuna ruh katan Eyyûb El- Ensarî yani
Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret ettiği zaman
kendisini evinde misafir eden ve vahiy katipliğini
yapan Halid B. Zeyd’in kabrinin bulunduğu Eyüp
ilçesidir.
Eyüp, İstanbul'un manevi sultanı, koruyucusu, kutlu misafirine ev sahibidir. Şehrin ruhunu
burada hissetmek her daim mümkündür. Eyyûb El- Ensarî’nin türbesi, İstanbul’un fethinden
sonra Fatih Sultan Mehmet’in mürşidi Akşemseddin hazretlerinden istediği yardım sonucu,
hazret tarafından işaret edildiği ve işaret edilen bölgede yapılan kazıda ‘Haza kabru Eba
Eyyûb El-Ensarî’ yazılı bir taş bulunması sonucu belirlenip muhafaza edildiğine dair bilgiler
kuvvetle muhtemeldir. ‘Tebdili mekanda ferahlık vardır.’ atasözünü biliriz. Kalbin kabz hali
dediğimiz o sıkıntılı hali yaşadığımızda ferahlık ararız çoğu zaman. İşte biz İstanbulluların
şehrin ruhundan nasiplendiğimiz alanlarının başında da gelir Eyüp. Avlunun da avlusu olan
çemberden içeri girdiğimiz anda bir yumuşama başlar kalplerimizde. Çünkü birazdan Allah
Resulü’ne (s.a.v) ev sahipliği yapmış bir zatın huzurunda duracağız. Biraz heyecan, biraz
himmet biraz istimdat derken iç avluya varırız. Büyük kapısı bulunan iç avluya girildiğinde
sanki insanların sesleri kesilir, çehreler kendini hafif tebessüme bırakır. Bir mürşidin işareti
ile ulaşılmış beldeye bir mürşidin rehberliğinde girilir. Çift kişi huzura varıldığında çoğu kez
bir Fatiha, on bir ihlas ile sıcak bir damla süzülür gözlerden. Çok konuşmaya hacet
duymadan, ufak adımlarla arkası üstü çıkılır huzurdan. İşte şehrin ruhu iliklere kadar
çekilmiştir. Manevi kaplar doldurulduğunda önce iç avlu sonra dış avlu yavaşça terki diyar
edilir. Dudaklar ufak ufak şükür kelimelerini mırıldanır. İyi ki şehrindeyim diye dualar edilir.
İnsan zaman zaman boşalmaya, arınmaya ihtiyaç duyar. İşte şehrin ruhunu barındıran bu
beldeler, saniyeler içinde başka diyarlarla buluşturur bizi. Camiye girildiğinde ise maneviyat
sarar, ev sahibinin ne kadar cömert olduğu düşünülür, mayışmış kediler görüldüğünde.
Huzur iliklere kadar hissedilir. İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Padişahları, kılıç
kuşanma törenlerini Eyüp Sultan hazretlerinin türbesinde gerçekleştirmişlerdir. İlk kılıç
kuşanan Fatih Sultan Mehmet olup, kılıcını kuşandıran da Akşemseddin hazretleridir. İşte
beldeden her ayrılış insanlık için manevi bir kılıç kuşanma törenidir. Hele bir de o kılıcı,
Sultan’ın kılıcını kuşandırdığı gibi bir mürşit huzurunda kuşananlara ne mutlu…
30