Şehrin Manevi Sultanı: Ebu Eyyûb El-Ensarî
Merve Diken
Toplumda yapılan tüm çalışmaların
temelinde insan vardır. İnsanın refahını
arttırma, gelişim evresini inceleme,
geçmişini- geleceğini- farklılıklarını ortaya
koyma…başlık her ne olursa olsun
çalışmaların odak noktası insan ve insanın
etkileşim halinde olduğu her şeydir.
Yapılan
sosyolojik
araştırmalara
bakıldığında insan ve etkileşim halinde
oldukları incelenirken ‘şehir’in de ciddi
bir yere sahip olduğu görülür. Özellikle
İbn-i Haldun’un ‘asabiye’ kavramı
üzerinden işlediği insan ve şehir
çalışmaları en meşhur olanlarıdır.
İnsan yaratılışı itibariyle birlikte yaşamaya
odaklı, içinde bulunduğu kimselerden ve
içinde bulunduğu mekanlardan en çok
etkilenen ve etkileyen varlıktır. ‘…İnsan,
kendisini bir damla sudan yarattığımızı
görmedi mi…’ (Yasin, 77.) Sudan
yaratılması
ve
suyun
kolay
geçirgenliğinden olsa gerek insan
bulunduğu mekandan da en fazla
etkilenendir.
Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir şehirde
yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin
ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.
(İbn-i Haldun) Peki şehre ruhunu veren
şey nedir? İnsan nasıl şehrin ruhuyla
özdeşleşir? Şehrin ruhu uzaktan ona
bakıldığında görülür. Aynı insanın
ruhunun
elbiselerine,
bakışlarına,
mimiklerine yansıdığı gibi şehrin ruhu da
uzaktan
görünen
minarelerinden,
yeşilinden, beton yığınlarında, çan
seslerinden… belli olur. Sonra insan içinde
yaşadığı bu şehrin ruhundan ruh katar
canına. İstanbul neden ‘taşı toprağı altın’
olan şehir olarak bilinir?
29