Mayıs 2019 mayıs2019 | Page 32

Toprak kimleri almadı ki koynuna? Kimler geldi kimler geçti bu dünyadan. Dünyanın hakimi Fatihler, Kanuniler, Abdulhamitler… Acaba Azrail (as) şahsiyet- i ali zatların ruhlarını nasıl kabzetmiştir? İnsanın aklını kurcalayan naif sorulardan biri halini almış ki bu sual Fatih Sultan Mehmet Han’ın ölüm nedeni dahi son yıllarda acabalar bırakmaya başlamıştır. Bir sefer esnasında gut hastalığından emanetini emanetçiye teslim eden Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Beyazıd’ın elleriyle zehirlediği iddiaları kol gezmektedir. Bu iddiaları ortaya atan tarihçi ise Babinger’dir. Babinger, Aşıkpaşazade’nin manzum olarak yazdığı bir şiirine istinaden zehirlendiğini düşünmektedir. Belki haklıdır yahut değildir bunu bilmemize imkan yoktur. Lakin şiir bir tarihçiye yol gösterir ama vesika hükmünde muamele etmek gülünç bir durumdur. Bu durum şiirin özelliklerinin göz ardı edildiğinin bir göstergesidir. Meşhur Tarihçi Kemalpaşazade şöyle anlatmaktadır Fatih Sultan Mehmed’in vefat nedenini: ‘’Amma dest-i takdir pençe-i tedbirin bozmuş ve ayak zahmetiyle huzurun uçmuştur; ol sebepten uzak yere azm edemezdi. Nikris zahmeti ki atalardan intikal eden bir hastalıktı. Son demlerinde kendisin ciddi olarak rahatsız kılmağa başlamıştır.” Evet, Kemalpaşazade’nin de anlattığı üzre niksir yani gut hastalığıyla baş etmeye çalışmaktaydı Fatih Sultan Han Hazretleri. Her ne şekilde olursa olsun Fatih Sultan Mehmed Han 30 yıllık saltanatının ardından 3 Mayıs 1481 Perşembe günü ruhunu teslim etmiştir. Solakzade şöyle tarih düşmüştür vefatı üzerine: “ölmedi Şah Mehemmed İbn Murad Belki bağ-ı cinane kıldı seyr İşi hayr olduğu için halka Oldu tarih ana ‘’dua-i hayr’’ (886/ 1481)” Ölüm hepimizin yakasına gül olacak bir gün. Ya ölümümüz hayırla anılacak yahut adımızı anlaya dahi imtina etmeyecek insanlar. Ölümünden tam 538 yıl sonra dahi adı anılıyorsa zat-ı alilerin hayırsızlık terennüm etmek zannedersem edep sınırlarını aşmak olacaktır. Fatih Sultan Mehmed Han diyince zihnimde canlanan bir cümle var: “Efendimiz (sav)’in hadisi şeriflerine nail olacak bir yaşam süren bir insan bir çiçeği göğsünde taşısa o çiçek toprağa ihtiyaç duymadan ömrünü idame ettirir. Vallahi bu sözlerimde mübalağa yoktur.” 32