İşte genlerinde taşıdığı gücün farkında olmayan gençliğe Necip Fazıl; “Seni karartmak
isteyen tesirler evvelâ sende mücerret fikir istidadını, yani varlık şiarını köreltmekle işe
girişti. Bunu düşün!Hiçbir kaptan haritadan, hiçbir şoför kilometre işaretinden, hiçbir
doktor röntgen camından şüphe edemez. Fakat sen, Tanzimat’tan bu yana, önüne
sürülen bilgi ve hakikat unsurlarından şüphe edebilirsin!.. İlimde bile dolandırıldın? Bunu
düşün! Düşün ki, genç adam, Masonluk, Yahudilik, Kozmopolitlik, daha bilmem ne Türk
bütünlüğünü çürütmeye memur, gizli ve maskeli tesirler eliyle, senin için yalancı tarih
kitapları düzülmüş, zehirleyici telkin iklimleri kurulmuş, kök kurutucu aşılar hazırlanmıştır
ve senin, gayet mazur olarak, bunlara inanman, kapılman, bağlanman sağlanmıştır.
Düşün!” diye seslenmişti.
1983’te ahiret yurduna göçtü merhum Necip Fazıl Kısakürek. Özlediği, beklediği gençliğin,
derdini çektiği, yıllarını verdiği davasına nasıl hizmet ettiğini göremedi. “Tohum saç,
bitmezse toprak utansın / Hedefe varmayan mızrak utansın” diyordu. Tohum yeşerdi,
meyvelerini verdi. Attığı ok hedefe ulaştı. O öksüz yapı ustada kalmadı, çırakları güçleri
yettiğince sürdürmeye çalışıyorlar.
Şimdi mazisiyle barışık, ne olduğunun farkında ve ne olması gerektiği hususunda
bilinçlenmeye açık bir gençlik yetişiyor. Bin bir tanede solmayan o tek rengi
bayraklaştırmak vazifesinde olan yeni bir gençlik. İşi eskisi kadar zor olmayan, her türlü
imkana sahip, önü sonuna kadar açılmış ve kendisinden çok şey beklenen bir gençlik.
Yapması gereken, sorumluluğunun bilincinde olarak hedefe doğru koşmak olan bir
gençlik. Yalnızca elini değil, vücudunu taşın altına koyacak, “kim var?” denildiğinde; her
şeyiyle hazır olması, kendisini tam anlamıyla geliştirmesi ve ortaya çıkıp göğsünü gere
gere “ben varım!”demesi gereken bir gençlik. İşte bu gençlik yalnızca Türkiye’nin değil,
umudu Türkiye olan bütün toplumların da ümidi olacak. Zamanın girdabında kaybolursa
şayet, o zaman dünya yaşanmaz bir hale gelecek. Merhum üstad Necip Fazıl “Yüzüstü çok
süründün, ayağa kalk Sakarya!” demişti. Artık ayağa kalkmanın zamanı gelmedi mi?
20