Martı Eylül 2014
Bu kitapta yine bir ilk var galiba, ilk defa bir sahabiyi
romanınıza konu ettiniz. Safvan Bin Muattal neyi temsil
ediyor?
Saffan b. Muatta iffet-i İmana, aşk-ı vefa ile asıl gidildiğini gösteriyor. Haksızlığa,
iftira mağduriyetine rağmen esas sığınılacağın Allah olduğunu haykırıyor. Günümüz
buhranına berrak bir ümit nefesi üflüyor. Dirayetin ve samimiyetin ihanet karşısında asla
mağlup olmayacağını öğretiyor. En yakınlarından da gelse bela, musibet Allah’a güvenin
seni aklaştırmaya yeter diyor. Allah’a güvenmenin yolu aşkını ona hasretmeye bağlıdır.
Ego denen illet ile mücadele etmenin formülü Saffan’ı anlamaktan geçiyor, O hiçbir
zaman ‘beni bilin’ demedi ”Allah biliyor” dedi. Saffan Hz. Nuh’u hiç unutmadı; hani
“Hz. Nuh, ellerini açmış, Allah’ım bu benim evladım niye bana inanmıyor, niye gemiye
gelmiyor, tufan olacak deyince. Allah’tan nida gelmiş: Üç kere benim dedin ya Nuh,
sana ben bir ömürlük onu verdim ki, onu adam edesin, beni tanıtasın diye. Sen benim,
benim, diyorsun.” O halde aşk benim değil, senin demekten geçer. Benliğe erişmenin
yolu”ben ben sürekli ben” diyen enaniyeti yıkıp vahdaniyete ulaşmaktır.
Bugün en ufak bir haksızlık karşısında hemen yıkılan, isyan eden insan Saffan’ı
hatırlarsa “Bu da geçer, elbet imanım var” ile teskin olacaktır. İnsanlara hap, tablet
değil aşkın nur serumunu sunmamız
gerekiyor. Cenneti başkasında
arayanın, cehennemin kendisi
olduğunu unutması kadar hazin
başka bir şey var mıdır? İçine attığın
her dert yeni bir boşluk açar. Ve
sakın aklından çıkarma bir boşluk
diğer boşluğa açılan en zayıf kapıdır.
Girdap kapılardan değil dergah
kapılarından geçmeliyiz.
Cenneti başkasında arayanın,
cehennemin kendisi olduğunu
unutması kadar hazin başka bir
şey var mıdır? İçine attığın her dert
yeni bir boşluk açar. Ve sakın aklından çıkarma bir boşluk diğer boşluğa açılan en zayıf
kapıdır. Girdap kapılardan değil dergah kapılarından geçmeliyiz.
41